İmkansız

Bazı insanlar, işe en zor noktadan başlamayı sever. Bazıları da -belki özgüvenlerinin tavan yapmış olmasındandır bu-...

Bazı insanlar, işe en zor noktadan başlamayı sever. Bazıları da -belki özgüvenlerinin tavan yapmış olmasındandır bu- imkânsız noktasını tercih ederler başlangıç için.

Bu bazı insanlarla ilgili kurduğumuz cümleyi yahut ileri sürdüğümüz savı biraz daha ileri götürmek mümkün.

Ne olur sonra?

İçi boş bir çuval gibi yıkılıverir her şey. Kişi, bu imkânsızı yahut zor olan aşamayı atlayamaz ve vazgeçiverir.

Ben, işe her zaman en zevk alacağım noktadan başlarım. Hem alınan zevk hem başarma hissi daha zorunu başarmak için insana çalışma hissi verir.

En azından bir olumsuzluk durumunda gözüm arkada kalmaz.

Olumsuzluklar, her zaman isteği azaltır ve motivasyonu düşürür. Olumlu gelişmeler de kişiyi daha ileri atılımlar yapma konusunda yüreklendirir.

“Zor nokta” yahut “imkansız”dan başlamak demiştik…

Bu arada bazı yerlere ne çok yakışan bir sözcüktür imkânsız.

Erol Evgin’in,

“Ben imkânsız aşklar için yaratılmışım

Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı”

Ne güzel bir ezgidir ne güzelliktir. Ne içtenlik.

*

Yollar…

Yollar üzerine neler yazılmamış ki.

Şarkılar

Türküler

Maniler

Deyimler

Atasözleri.

Bunlar tabi ki işin güzel yanı.

Türküyü dinlemek hoş. Şiiri okumak keyifli.

Mani mi, o da güzel.

Yola dair deyimler de hoş.

Yollara düşmek. Umudu anlatır, aşkı.

Yol görünmek

Yol vermek.

Yolunu açmak.

Yolundan dönmemek.

Her şey iyi güzel de her yerde özellikle şehir giriş ve çıkışlarında yollara yapılmış yükseltiler var. Bu bazı yollarda o denli abartılmış ki her on beş yirmi metreye bir, bir yükselti yapılmış.

Şimdi diyeceksiniz ki “İnsanlar, sürücüler şehir içinde çok hızlı araba kullanıyorlar, bu yükseltilerle onlara ayar veriliyor. Hızı kesiliyor.”

Evet, bu çok doğru. İnsanlar nerede ne kadar hız yapması gerektiğini öğrenemiyor. Olmamış işte. Ve bunun başka bir yolunu da bulamamışız. Oysa bir şeyi anlatmanın pek çok yöntemi var.

Beden diliyle anlatmak.

Sözle anlatmak.

Yazıyla anlatmak.

Resimle anlatmak.

İşaret yoluyla anlatmak.

Müzikle anlatmak.

Oyunla anlatmak.

Bu anlatım çeşitleri daha da çeşitlendirilebilir elbette. Ama gelin görün ki biz neyi seçmişiz? Yola yükselti yapmayı. Ne kadar yükselti yaptık, o kadar başarılı sayıyoruz kendimizi.

Yazık ki ne yazık. Acınacak bir durum aslında.

Her insana sürücüye yakışan şey, her şeyden önce başka canlıların yaşam hakkına saygı duymak ve özen göstermektir. Kedi köpek yahut insan ağaç… Ne fark eder ki.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme