İLLE DE SANAT

İbre sanatı gösteriyor. Sanat deminde iyi seyirler… Bir hayal kuruyorum önce, büyütüyorum sonra. Kurguluyorum kendimce. Hayali...

İbre sanatı gösteriyor. Sanat deminde iyi seyirler…

Bir hayal kuruyorum önce, büyütüyorum sonra. Kurguluyorum kendimce. Hayali bile güzel. Hadi siz de düşleyin. Birlikte büyütelim onu…

Bir ortam düşünüyorum, okul olsun burası. Ne güzel, öğrencilerin her biri farklı bir sanat dalına yönelmiş. Onlar için açılmış atölyelerde sistemli bir biçimde ilgi duydukları alanın eğitimini alıyorlar. Tam da eğilecekleri çağda. Günün bir bölümü sadece sanat eğitimine ayrılmış okulda. Her bir birey – öğretmenleri de katalım içine – kendini geliştirme, yetiştirme ve yeteneklerini ortaya koyarak “ben olma” sürecinde. Hem dinleniyor, deşarj oluyor hem de bir dalda ilerliyorlar. Her biri bir enstrüman çalıyor mesela. Kemanı, gitarı, kabak kemaneyi… Ses eğitimi alanlar ayrı bir çalışmada. Ya da bir resim atölyesinde karakalem, yağlıboya, guaş, suluboya grupları oluşturulmuş. Beden eğitimi, el sanatları, geleneksel sanatlar, tasarım ve beceri çalışmaları yapılandırılmış ve ilgi alanına göre her birey bir alanda faaliyet gösteriyor. Sonra edebiyat atölyeleri var. Yazın çalışmalar yapılıyor sürekli, eserler okunup değerlendiriliyor, şiir dinletileri düzenleniyor, drama dersleri, tiyatro faaliyetleri yürütülüyor…

Böyle bir ortamda kötülük olur mu sizce? Can sıkıntısı, kötü alışkanlık, depresyon, kendini ifade edememek gibi bir durumdan söz edilebilir mi? İnsanı, insana en iyi anlatan sanat olsa gerek. Estetik duygusu insanlığın doğuşuyla var olmuş ve insan kendini ortaya koyabilme yolunda sanatı bir araç ve yerine göre amaç olarak kullanmış. Ve yarınlara taşımış yaptıkları insanoğlunu. Estetik anlayışının güçlü olduğu toplumlar gittikçe değerlenecek başyapıtların ortaya konulmasına da vesile olmuşlar ve bu durum onları diğerlerinden daha ayrıcalıklı duruma getirmiş.

Tersinden bakacak olursak tabloya, estetik kaygısı olmayan incelik yoksunu insanlar toplumun yozlaşmasına sebebiyet vermiş elbette. Değer ölçülerinin değişmesine ve hayata dair beklentilerin ve kaygıların da farklılaşmasına yol açmış bu durum. Dolayısı ile öz değerlerinden uzaklaşmaya ve insani vasıflarını yitirmeye başlamış böyle dönemlerde toplumlar…

İncelik, estetik, hissetme, fark ettiğini fark ettirme kaygısı, düşünüş, düşündüğünü paylaşma arzusu, farklı olanı görebilme yetisi, farklı olanı topluma mal etme isteği, kendini oluşturma, ortaya koyabilme emeli, var olanı geliştirme dürtüsü ve geleceğe taşıma umudu sanatın birçok kolunun oluşmasına sebebiyet vermiş hiç kuşkusuz. Zamansızlığı hazırlamış kendisi için. Ortak paydalarda buluşmanın adresi olmuş. Asırlara meydan okuyarak taşımış her biri kendini yarınlara. Yarınlara dair ümidin de kapısı olmuş böylece. Açılmıyorsa kapılar çalmasını bilmiyorsun demektir. Sanatla çalarsan kapısını zamanın, açacaktır kapısını istediğin yere…

koşuyoruz

yetişmek için zamana

asma köprüler kurup

hayatımıza

arttırıyoruz tempoyu

geçebilmek adına…

Bakmadan Geçme