İkilem…

Kimi zaman bazı cümleleri ağzımızdan çıkarırız ama ne anlama geldiğini tam olarak bilmeyiz. Eskilerden bugüne gelen...

Kimi zaman bazı cümleleri ağzımızdan çıkarırız ama ne anlama geldiğini tam olarak bilmeyiz.

Eskilerden bugüne gelen “Seçim sathı mahalline/mailine girildi” cümlesi vardır.

Bu sözün doğrusu, “Seçim sath-ı mailine girildi” şeklindedir.

Burada anlatılmak istenen ‘artık seçim durumu ortaya çıkmıştır, bundan da kaçış yoktur’ çerçevesindedir.

Başka bir ifade ile ‘artık seçim kapıya dayanmış, hiçbir parti ya da siyasetçi bundan kaçamaz’dır.

Söz konusu ifadenin, 50’li yıllarda Adnan Menderes tarafından siyasi literatürümüze kazandırıldığı söylenir.

‘Gerekli miydi değil miydi!’ sizin yorumunuza bırakıyorum ama türlü tartışmalar eşliğinde girdiğimiz referandum sürecinde her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor.

Bana göre, birazcık okuyan çizenlerin kafası netleşti. İnsanlar neye evet neye hayır denileceğini biliyorlar. Netleşmeyen, ‘taraftarlık’ duygusu içinde hareket eden, olaya ‘yenme’ ‘yenilme’ gözlüğü ile bakan kafalar…

Geçtiğimiz günlerde kaldırımda yürürken önümden gelen üç-beş genç elime referandum ile ilgili broşür vermek istedi… Durdum…

‘Sen okudun mu bunu!’ dedim…

Sorunun arkasının geleceğini anladı:

“Ekmek parası abi!”

İşte asıl mücadele edilmesi gereken yanlışlık burada…

Belli ki bir yerde çalışıyordu ve işini kaybetmemek için ‘ek iş’ yapıyordu.

Dağıtıyordu bir şeyler ama kendisi bile okumamıştı…

**

Bazı günler zor günlerdir… Sesinizi istediğiniz ölçüde çıkaramaz, konuşamaz, yazamazsınız…

Çünkü sorumluluklarınız, sorumlu olduğunuz kimseler vardır.

**

Bence referandumlar daha az sayıda soru içermeli. Bir soru sormalı ve ona evet ya da hayır demelisiniz.

Örneğin:

AB’ye evet mi hayır mı?

Ya da:

Temel eğitim 8 yıl mı olsun 12 yıl mı?

Veya:

Vekil seçilme yaşı 18 mi olsun 25 mi?

16 Nisan’da oylayacağımız maddelerin sayısı 18 gibi görünüyor ama bazı maddelerin içinde çok sayıda alt madde barındırıyor.

Şahsen epeyce bir okuma yaptım bu konuda ama yine de hepsini tüm ayrıntıları ile bildiğimi söyleyemem. Siyasetçiler bile yorumlarken farklı şekilde aktarıyorlar. Hukukçular da zaman zaman kavga edercesine ‘öyle/böyle’ tartışması içindeler…

‘Yahu sana ne kardeşim oylamadan, referandumdan, bak keyfine işte!’ de diyebilirsiniz…

Evin içinde başlayan bir yangını görmezlikten gelebilir misiniz!

‘Ne yangını, her şey güllük gülistanlık’ diyen birine, Avrupa’nın en büyük toprak varlığına sahip Yugoslavya’nın 80’lerin sonlarındaki durumu ile Suriye’nin beş yıl önceki durumunu hatırlatmanız da belki fayda etmeyecektir.

Hayata toz pembe bakmak insanı rahatlatabilir…

Belki fazla kuşkucu, fazla paranoyak bir bakış açısına sahip olduğumu da düşünebilirsiniz.

Siz kişisel işlerinizle ilgilenip iki adım ötenizdekine kayıtsız kalabilirsiniz.

Böylece karın ağrıları çekmez, tatlı uykunuzdan da olmazsınız!

Tamam, evet/hayır ikilemi sonrasında her şeyin eskisi gibi olmaya devam edeceğine de inanabilirsiniz.

Tek bildiğim;

Ülkedeki gerginliğin düşmesi gerektiği…

İkilemden herhangi birini seçenin bu vatanın evladı olduğunu kavramamız gerektiği…

İkilemden yenilgi ile çıkanlar, yarın ‘yanılmışım’ derlerse işte asıl kazanç buradadır.

Bugün kazananlar, uzun vadede ‘aldanmışım’ derlerse işte asıl sorun burada başlar.

Zaten memleketin asıl derdi de bu değil mi?

Üç darbede insanlar asıldı, yıllar sonra yanılgı olduğunu herkes anladı.

Bugün ‘kazananlar’ yarın yanılmamalı, bugün ‘kaybedenler’ yarın yanıldıklarını anlamalı…

Bakmadan Geçme