İki arada bir derede
Birgi'nin Ödemiş'in yükselen değerlerinden biri olacağını yıllar öncesi görmüş biri olarak özellikle son iki yıldır geldiği...
Birgi’nin Ödemiş’in yükselen değerlerinden biri olacağını yıllar öncesi görmüş biri olarak özellikle son iki yıldır geldiği noktayı yeniden tartışmaya açmanın gerekli olduğuna inanıyorum.
Öncelikle girişimciler açısından sevindirici, öte yandan tüketiciler açısından endişe verici birtakım gelişmeler olduğu, sosyal medyada yapılan tartışmalardan anlaşılmaktadır.
Tartışmanın odağında kafe ve pansiyonlarda uygulanan yüksek fiyatların yanı sıra hizmet kalitesinin aynı düzeyde olmadığı yolunda.
Türkiye’nin coğrafi çeşitliliğinden ve çok zengin tarihi geçmişinden kaynaklanan özel yerleşim noktalarından biri de Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti olan Birgi’dir. Ege’nin Safranbolu’su olma yolunda ilerlediği yıllarda Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener’in çabası, Mimar Sinan Üniversitesi ve Çekül Vakfı’nın Birgi Koordinatörü Emin Başaranbilek’in öncülüğünde gerçekleştirilen sokak iyileştirme çalışmaları ile terk edilen bir yer olmaktan çıkan Birgi, yerli ve yabancı girişimcilerin ilgisini çekerek darı patlar gibi adım başı pansiyon ve kafelerin hizmete girişine sahne olmuştur.
Bir halk deyişimizi başlığa taşıdım. Zor durumda olan kişiler için “iki arada bir derede” deyişi, bana Birgi’nin konumunu da anımsatmaktadır. Çünkü Birgi, Bozdağ’ın eteklerinde Birgi Deresi’nin ikiye böldüğü bir yerleşim özelliği taşır. Ayrıca Papaz Deresi de bir başka bölünmeyi beraberinde getirir. Bu iki önemli dere çevresinde oluşan Birgi’nin merkezi, Ulu Cami çevresinde oluşsa da son yıllarda imar çalışmalarıyla yerleşim tarihsel dokunun dışına taşarak Beyazıtlar köy sınırına dayanmıştır.
Bir yanda tarihi dokunun korunduğu, diğer yanda yeni yerleşim mantığıyla gelişen yapılar. Birgi, bu durumuyla önümüzdeki yıllarda nereye gidecek? Gelişen ve artan nüfus yapısıyla bugün karşı karşıya kaldığı sorunlarla nasıl baş edebilecek? Bütünşehir Yasası’yla 1881’de kurulmuş belediyenin kapatılması sonucu yerel hizmetlerin aksaması sonucunda Birgili’nin kendini sahipsiz hissetmesini Ödemiş Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi nasıl yok edebilir? Bir örnek verelim: Birgi Belediyesi zamanında kurulan ‘Yaşlı Bakımevi’, hangi ekonomik ve sosyal gerekçelerle kapatılmıştır? Birgi’nin turizm altyapısına bu kuruluş yakışmıyor muydu yoksa?
Bugün Birgi’nin gayrimenkul piyasası el yakmaktadır. Gerek arsa gerek mevcut eski yapı fiyatlarının bundan beş altı yıl öncesine bakarak dört beş kat arttığını söyleyebiliriz. Geçmişte ilgisiz, bakımsız Birgi sokaklarında iş ve aş bulamayan pekçok Birgili evini, bağını, bahçesini satarak önce Ödemiş’e, orada da aradığını bulamazsa İzmir’de soluğu almıştır. Bu iç göçün bugün tersine dönmesinin temel etkeni, tarihi yapının yeniden inşası ve turizm şirketlerinin Birgi ve Gölcük’ü tur programlarına almasıyla başladı.
Buraya kadar olan bitenler, biz Ödemişlileri de sevindiriyor sevindirmesine de Birgi’de kafe ve pansiyon, butik otel işletmeciliği yapan yabancı girişimcilerin bölgenin sosyolojik yapısını, insan karakterini ve işletmelerden beklentilerini yeterince tanımadan büyük şehirlerde uygulanan fiyatları gelen müşterilerine dayatmaları ne derece doğrudur? Asıl tartışılacak konuların başında bunun geldiğine inananlardanım.
Meslek yaşamım boyunca hep şunu savundum: “Nerede yaptığın değil, nasıl yaptığındır önemli olan!” İster dağ başında, ister ovada, ister en ışıltılı bir gökdelende yapın; eğer o yaptığınızın bir değeri yoksa sadece dış mekanın ışıltısıyla oraya gelenin bir daha uğramadığı bir yer olur. Örneğin, Tire’nin Kaplan köyünde bir lokanta, bugün rezervasyonla müşteri kabul ediyorsa ve öte yandan Oğlananası köyünde Kelleci Pala’nın Yeri’nde kokoreç ve tandırın en seçkin örneği masanıza geliyorsa insanlar size hiç üşenmeden koşa koşa gelirler. Sonuçta siz istemeden de ulusal basında en tanınmış bir gurme “kuzu kellenin en iyisi” diyerek reklamınızı yapar.
Ödemiş Öğretmenevi’ni hizmete açarken beş kuruş sermayemiz ve deneyimli personelimiz yoktu. İlk yılımızın sonunda çay ve kahve satarak işe ısındık. Çayımız o denli beğenildi ki sırf çay içmeye gelen üyelerimiz oluştu. Zamanla restoran ve otel bölümümüzle birlikte yoğun bir hizmet içine girdiğimizde burayı Ödemişlilerin severek geldikleri bir mekana dönüştürmeyi başardık. Bu işi yaparken temel ilkemiz: “Madde bir, müşteri daima haklıdır; madde iki, müşteri haksız olduğu durumda birinci madde geçerlidir.” Düzenli olarak her ay yaptığımız personel toplantılarında ısrarla bunu dile getirdik. Başarı bir lider öncülüğünde elbette bir ekip işidir. Ufak bir hatırlatmayı da yapalım: Çinliler, “Gülmesini bilmeyen, dükkan açmasın” derken esnaflığın çok hassas dengeler üzerinde yürüdüğünü özlü bir şekilde dile getirmiş.
Birgi’de doğmuş ve yaşamını orada sürdüren bir kişi, yıllarca çayı kahveyi 50 kuruşa, bir liraya içerken bugün bir kahveye beş lira ödemek istemeyeceği çok açıktır. Buna Ödemişlileri de dahil edebiliriz. Fiyat politikasını hizmet kalitesiyle bütünleştiremeyen işletmelerin kısa sürede hayal kırıklığına uğrayacağını söylemek zorundayım. Her şeyden önce Birgi’ye yatırım yapacak kişilerin Küçük Menderes Ovası’nın sosyolojik yapısını inceleyerek gelmelerini öneririm. Bu konuda büyük emek veren yerel önderlerin söylemlerine kulak vermeleri, kendileri için çok yararlı olacaktır.