İçimizdeki Öyküler

Çocukluğunuzdaki oyunların birindesiniz. En tatlı anlar. Avucunuzda cam bilyeler. Arkadaşınızın avucunda da. Pırıl pırıl parlıyorlar. Alican'ın...

Çocukluğunuzdaki oyunların birindesiniz. En tatlı anlar. Avucunuzda cam bilyeler. Arkadaşınızın avucunda da. Pırıl pırıl parlıyorlar. Alican’ın gözleri o çocukluk bilyeleri gibi ışıl ışıl.

İki üzüm tanesi. Kapkara. Aydınlık yüzüne ne de çok yaraşmışlar. Sevimli, efendi ve munis bir genç o. Bir insanda bulunması gereken pek çok olumlu özellik onda var.

“Geçen gün benim bir kitabım olmalı ama bilmiyorum ki olabilir mi?” diye düşündüm, dedi.

Ne güzel bir hayal. Demek ki güzel insanlar güzel hayallere daha yakın. Ve çokluk güzellikleri onlar üretiyorlar.

Bazı insanlara kötülük, art niyet, iyiliği kötülükle karşılama, başkalarının mutsuzluğundan mutluluk payı çıkarma gibi olumsuz özellikler daha geç bulaşıyor.

“ Nasıl yapabilirim bunu?” sorusuna kısa ve net bir yanıt verdim. Dosyanın arasındaki çocuk öyküleri kitabımı uzattım ona. Eline aldı. Önce kapağını inceledi. Sonra arka kapaktaki yazıları okumaya çalıştı. Sayfalarını karıştırdı. Resimlere baktı. Sonra, “Bu sizin kitabınız ne güzel” dedi. “Sen de gayret edersen senin de bir kitabım olabilir Alican” dedim.

“Peki, ne anlatacaksın kitabında?” hiç düşünmeden yanıtladı sorumu. Belli ki uzun zamandan beri düşündüğü, kafa yorduğu bir konuydu bu.

“Kendimi anlatacağım. Hayatımdan söz edeceğim” dedi.

Kendin anlatmak istemesi, kimsenin kendisini anlamadığını düşündüğünden mi kaynaklanıyordu bilmiyorum. Gerçi anne ve babası tarafından çok sevilen biriydi. Güzel bir bebeklik ve çocukluk dönemi geçirmiş olmalıydı. Peşini bir türlü bırakmayan hastalıklar, onu yaşam karşısında güçsüz eylemişti.

“Mektup yaz Alican” dedim. “Mektup yaz birilerine yahut tanıdıklarına. Sevdiklerine. Sonra da biriktir onları. Bakarsın bir kitap olacak kadar oluvermişler. Hem ben de yardım ederim sana olmaz mı?”

Sözlerime yüzünde kocaman bir gülümseme ile karşılık verdi.

“Peki, kimler okumalı kitabını?”

“Ben, iyi ve kötü bütün insanlar için anlatacağım kendimi” dedi.

Bu umuttu. Güzel, dopdolu, canlı ve yemyeşil bir umut.

Alican lise son sınıf öğrencisi. Ve bireysel eğitimle destekleniyor.

*

Az düşündü. Elinde kalemini bir iki çevirdi. Daireler çizdikten sonra mektubuna başladı.

Başlığı attı. Bir iki satır yazdı. Beğenmemiş olacak ki, “Yeniden başlamak istiyorum” dedi.

“Elbette yazdığın hoşuna gitmedi ise yeniden başlayabilirsin. Bu yazdığından hoşlanmaman daha güzelini yazabileceğine inanıyor olmandan kaynaklanıyordur. İnsan inanıyorsa daha iyisini, güzelini mutlaka yapabilir. Aslında ben de bu konuda sana katılıyorum. Daha güzelini yapabilirsin.”

Işıl ışıldı yine gözleri. Gülümsüyordu. Kendisine inanılıyor olması güçlendirmiş, kuvvetlendirmişti onu.

Tekrar önündeki kâğıda eğildi. Yazmaya yeniden başladı.

“Alican ve kitabı” düşündükçe heyecan veren bir fikir. Hoş bir proje.

Hepimiz, ama hepimiz güzel şeyler üretebiliriz. Yeter ki bir parça birbirimize inanalım. Birbirimize güvenelim.

“Siz ne yazıyorsunuz?” diye sordu. ” Ne mi yazıyorum? Seni anlatıyorum” dedim.

Güzelliklerden söz etmek insanın içini aydınlatıyor, gününü de.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme