Hiçbir Şey Olmamış Gibi
Nefes alıyorsunuz. Derin bir nefes. Çok yakınınızda bir ses. Başınızı çevirip sesin geldiği yöne bakıyorsunuz önce....
Nefes alıyorsunuz. Derin bir nefes.
Çok yakınınızda bir ses.
Başınızı çevirip sesin geldiği yöne bakıyorsunuz önce.
Anlamlandırmaya çalışmıyorsunuz duyduğunuz sesi.
Sonra yürümeye devam ediyorsunuz.
Elinizi uzatıp acıyla kıvrılan ele dokunuyorsunuz.
Soğuk.
Ürpertici.
Susuyorsunuz
Hiçbir şey olmamış gibi geçip gidiyor biri yanınızdan. Kalabalıklara karışıyor. İnsan siluetlerinden biri şimdi. Az sonra kaybolacak. Onlardan biri, herkes olacak. Ya da herhangi biri. Birisi olacak belki de.
*
Kalabalıklar içinde kümelenmiş bir grup insan.
İçlerinden biri gülüyor. Bir diğeri kahkahasıyla eşlik ediyor arkadaşına.
Siz sinirleniyorsunuz.
Yüzünüz al al oluyor.
Sesiniz yükseliyor.
Bağırıyorsunuz.
Kimse duymuyor oysa sizi.
Kimsenin umurunda değilsiniz.
Siz çokça yılgın, çokça mutsuz sesinizi çığlıklarınızı yuttuğunuzda fark ediyorsunuz. Sesinizin hiç çıkmamış olduğunu. Hiç bir şey söylemediğinizi.
Neden sonra fark ediyorsunuz bunu. Kahkahalar gülüşmeler kulağınızı tırmaladıktan sonra. A! O da ne? Kahkaha gibi hoş bir eylemi tırmalamak gibi olumsuz bir eylem ile aynı cümle içinde kullanmışsınız. Hoşunuza gitmiyor.
Havalardan olsa gerek diyorsunuz. Sonbahar ya ondandır.
*
“Çoklarından düşüyor da
Eğilip almıyorlar
Solgun bir gül oluyor dokununca…”
Necatigil’in en sevdiğim şiirinden bu dizeler. Bir kayboluş öyküsü. Koskoca bir kayıp romanı.
Siz buna bir kayıp ilanı da diyebilirsiniz.
Neler düşmüyor ki yere,
Ve kimler bir şey düşürmüyor ki…
Her geçen gün hem bireysel yaşamımızda hem toplum yaşamında yitirdiklerimizin bir çetelesini tutan var mıdır acaba?
Şimdi ekim. Ardından kasım ve aralık gelip geçecek. Yılın son mevsimi. Çoğunuz bilir de dikkat buyurmaz nedense. Bir hisse çıkarmaz bu kıssadan.
Vakit ekime eriştiğinde veda vakti de yaklaşmıştır. Yapraklar sararır yavaş yavaş. Sarıdan kızıla mordan turuncuya yeşile bir renk cümbüşüdür ağaç altları. Yaprakların dallara gidenlerin kalanlara bir seremonisidir bu. Hiç bir ressamın henüz resmetmediği bir tablo.
Son mevsim. Son bahar. Muhteşem bir uğurlama tablosudur aslında. Uhrevi bir son. Son tebessüm. Yahut doğa ananın muhteşem gülüşü.
“Çoklarından düşüyor da
Eğilip almıyorlar
Solgun bir gül oluyor dokununca.”
Sevgi, dostluk ve umutla.