'Her kadının Cumhuriyet'e borcu var'

Yarın, 8 Mart Kadınlar Günü. Kadınlar günü ama bu kadınlar gününün içinde çalışan 'emekçi kadınlar' ifadesi...

Yarın, 8 Mart Kadınlar Günü.

Kadınlar günü ama bu kadınlar gününün içinde çalışan ‘emekçi kadınlar’ ifadesi de var…

Ansiklopediler, 8 Mart için şu genel bilgileri paylaşıyorlar:

“1857 yılında ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi.

ABD’de meydana gelen bu olay nedeniyle kadın işçilerin katledilişi unutulmasın diye 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda 8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirledi”

Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi 8 Mart 1975’te BM tarafından Dünya Kadınlar Günü ilan edildi. Olayın ortaya çıkışı, çalışan kadınlarla ilgili…

Şimdi aklımıza ‘Çalışmayan kadın var mıdır?’ şeklinde bir soru gelebilir.

Ya da ‘Çalışırken iş kazasında hayatını kaybetmiş erkekler için bir gün var mı?’ da diyebiliriz.

Çalışma açısından değerlendirirsek, çalışmayan insan yoktur. Hatta çalışmayan patron da yoktur!

Bu soruların devamı gelir ve bu tartışma bitmez.

Fakat belli ki bu günün ortaya çıkış nedeni, fabrikalarda çalışan, çalışırken hakları için direnen, direrinken hayatını kaybeden kadınlardır…

Birleşmiş Milletler Örgütü, bilindiği gibi çok sayıda devletin bir araya gelmesi ile oluşturulmuştur. Fakat karar alma organlarında yine büyük devletler vardır.

Gelişmiş kapitalist ülkeler, günün anlamını çıkış noktasından ayrıştırdıktan ve hatta biraz sulandırdıktan sonra ‘Canım bütün kadınlar çalışıyor. Bu ne ayrılık?’ diyerek bugüne kadar emekçi kelimesi üzerinde polemik çıkmasını sağlamışlardır…

Gelelim bugüne…

“Ben anamın ayaklarının altını öperim” gibi laflar edip kadınların birinci sınıf vatandaş, erkeklerle aynı haklara sahip insan olduğu gerçeği, ‘ana/anne’ üzerinden anlatılmaya çalışılıyor…

Anneler günü ayrıdır.

Ben, kadın emeğinin hatırlanması açısından çıkış noktasının unutulmaması gerektiğine inanarak, bugünü tüm emekçiler adına kutluyorum…

Türkiye, dünyadaki Türk ve Müslüman ülkeler göz önüne alındığında benim görebildiğim kadarı ile kadınlara en çok değer ve hak veren bir ülke konumundadır.

Hali vakti yerinde olan kadınların, emek ve hukuk ile bir sorunu yoktur.

Fakat, ekonomik gücü zayıf ailelerde aynı durum söz konusu değildir.

Türkan Saylan’ın, “Türkiye’deki her kadının Cumhuriyet’e borcu vardır” sözü hiç aklımdan çıkmaz.

Evet, ülkemizde töre ve kadın cinayetleri, hala gündemin üst sıralardaki yerini koruyan en önemli sorunlardan biridir. Eşinden boşanmış kadınlara iyi gözle bakılmayan yer ve bölgelerimiz vardır. Eşlerinden geride yürüyen ve eşi karşısında ezik duran kadınlarımızın varlığını biliyoruz.

Ama doğruyu tespit etmek gerekirse kadınlarımız, bizim doğumuzdaki ülkelere oranla daha özgürdürler.

Burada başörtüsü ile ilgili özgürlük kavramına girmeyeceğim ama eğer kadınlar veya kızlar kocalarının ya da babalarının zorlaması ile giyim kuşamlarını belirlemiyor, kendi istedikleri gibi giyinmek istiyorlarsa buna kimse bir şey diyemez. Giyim kuşum konusu, ülkemizde hala tartışılan önemli meselelerden biridir.

Burada bana göre kıstas, giyim kuşamı kimin belirlediğidir.

Eğer inancı veya kültürü gereği değil de erkek zorlaması ile hareketlerine kısıtlama geliyorsa bununla mücadele edilmelidir.

**

Bu akşam, Belediye Kültür Merkezi’nde Eğitim Sen’in davetlisi olarak bir kadın oyuncuyu izleyeceğiz. Tek başına 11 karakteri canlandıracak olan oyuncu Merve Engin’i izlemeye davet ediyorum.

Bakmadan Geçme