Hepimiz suçluyuz!
  Dilimizde 'Yoğurdum ekşi diyen olmaz' şeklinde bir atasözü vardır. Bir de 'Suçun büyüğü, küçüğü ve...
Dilimizde “Yoğurdum ekşi diyen olmaz” şeklinde bir atasözü vardır.
Bir de “Suçun büyüğü, küçüğü ve sahibi olmaz” şeklinde özetleyebileceğimiz başka bir atasözümüz vardır.
Atasözü deyince aklımıza çok önceleri yaşamış insanların davranışları sonucunda ortaya çıkmış özlü sözler gelir.
“Ataların, uzun denemelere, gözlemlere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak veren ve kalıplaşmış bir biçimi olan, kamuca benimsenmiş kısa, özlü söz”
Düşüncelerine katılın veya katılmayın, sokak ortasında öldürülen kim olursa olsun tepki gösterilmesi gereken bir olaydır. Sokak ortasında deyince gözümün önüne Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Tahir Elçi ve Hrant Dink geliyor. Hrant Dink’in altı yırtık ayakkabı ile sere serpe yatışını sanıyorum hepimiz anımsıyoruz. O veya şu… İsimlere takılmayalım. Kalleşçe… Korkakça… Ve sinsice…
Dedim ya ölen ya da öldüren kim olursa olsun, hangi düşüncenin safında yer alırsa alsın cinayete tepki göstermemiz gerekir.
En son Sinan Ateş…
Ölümü sonrasında yapılan ve yapılmayan hatta beklenen ama gelmeyen hatta gelemeyen açıklamalar…
Dünya ve Türkiye bu acıları çok yaşadı. Hem de binlerce yıldır… Her cinayetten sonra son olması dileniyor ama ne yazık ki olmuyor…
Hiçbir çıkar örgütü ya da çete devletten güçlü olmamalı.
Sanıyorum Sinan Ateş de böyle düşünüyordu…
**
Dönelim yerele…
Ödemiş’in terkedilen bir eski hastane bahçesi var biliyorsunuz… İlçenin en merkezinde…
Bildiğim kadarı ile Sağlık Bakanlığı’na ait. Yeni hastane yapıldıktan sonra kaderine terkedilen, eski ve yeni iki hastane binası depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile yıkıldı. En eskisi öyle çok tarihi bir bina değildi belki ama Ödemiş’in yakın dönem anılarından biri idi. Halktan toplanan paralarla yapılmıştı. Yıkılması için ‘depreme dayanıksız’ olduğu gerekçe gösterildi belki ama yıkımı da yıkanları oldukça uğraştırdı. İki katlı eski bina bence eklentileri yıkılıp, örneğin huzur evi gibi yaşlı bakım merkezine dönüştürülebilirdi.
Geçtiğimiz günlerde belediye başkanımız Mehmet Eriş de eski hastane yeri ile ilgili bir açıklama yaparak “Eski binanın kalması düşüncesindeydim” demiş. Eriş, açıklamalarına “Biz belediye olarak bu alanla ilgili yapacaklarımızı yerine getirdik, artık burada ne yapılacaksa yapılsın” şeklinde devam etmiş. İlgili haberleri yazılı ve görüntülü haber ortamlarında izlemişsinizdir. İzlemediyseniz internet üstünden bulabilirsiniz.
**
Salı günü öğlen sıralarında bir baktım ki alanda bulunan koca koca çam ağaçları motorlarla devriliyor. Tamamı değil, sadece kuruyanları…
Her yıl böyle kuruyan üç beş ağaç kesiliyor. Gerekçe hazır tabii, “Ee kuruyan ağaçları kestik”
İyi ama kentin tam ortasında yer alan kaderine terk edilmiş bu alanda bakım yapmazsanız ağaçlar elbette kurur. Kurumasını engellemek için kim ne yapıyor!
Atalarımız “Yaş kesen, baş keser” demiş. Yaş kesmiyoruz belki ama önce kurutuyoruz.
Diş hastanesi falan deniliyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama bina çürüyor.
Kısa vadede bir şey yapılmayacaksa da önce güzelce temizlensin, doğal yeşil alana ve doğal otoparka dönüştürülsün bari.