HANGİSİ?

İnsan kendini de taşıyor yanında adım adım. Emellerini, duygularını, sözlerini, söylemlerini, düşüncelerini… Nereye giderse gitsin, taşıdıklarıyla...

İnsan kendini de taşıyor yanında adım adım. Emellerini, duygularını, sözlerini, söylemlerini, düşüncelerini… Nereye giderse gitsin, taşıdıklarıyla kendini dışa vuruyor. Hayata dair ne biriktirdiyse hepsini yansıtıyor dış dünyaya. Algıları, anladıklarıyla kendini anlatmaya çalışıyor bir nevi. Yani coğrafyasıdır insanın kendisi. Yetiştiği ortamın ona kazandırdıklarıyla dünyayı algılıyor ve onları anlamlandırıyor haliyle.

Nereye giderse gitsin değişmiyor durum ve Oscar Wilde’ın dediği gibi “Kimi gittiği yeri mutlu ediyor, kimi terk ettiği yeri.” Herhalde gidilen cenahta olup gelenle mutlu olmayı yeğleriz hepimiz. Ya da gittiğimiz yere mutluluk götürmeyi. Tabi ki bu durum, ister istemez geride bıraktıklarımıza da bir ayrılık burukluğu bırakacaktır, tekrar kavuşma özlemini de ayrılırken yanına katık yaparak…

Bir de tersinden baktığımızda “Oh, iyi ki gitti” dedirtenler var veyahut “Nereden çıktı şimdi, niye geldi ki?” dedirtenler. İnsanoğlu, kendini mutlu kılarken biraz çevresini de düşünmeli değil mi? Yoksa hesapsız serbestiyet ve “Dilediğim gibi davranırım” pervasızlığı alıp başını yürür. Sorumsuzluk, sorunların başlangıcı olur…

Kendini haklı göstermek için yapılan o asabi tavırlar, agresif davranışlar, itici tutumlar, değer yitimine sebebiyet veriyor. Haklıysa bile insan, haklılığını incitiyor. Olumlu bakılması gereken çevre gözleri aksine çeviriyor, “Aman benden uzak olsun” dedirtiyor bir yerde. “Ne hali varsa görsün” deyip destek elleri çekiliyor üzerinden. Haklıyken haksız duruma düşüveriyor davranışları yüzünden. Belki kimse “Haksızım” demiyor, bunu demeyi kendine yediremiyor. Oysa büyüklük, durumu kabullenmekten geçiyor. Sadece kendini düşünmekten değil.

Hayata bir pamuk ipliğiyle bağlıyız. Her şey bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar değişebiliyor. Sahip olduklarımız, bir anda elimizden gidebiliyor. Var olanın kıymetinin bilinmesi için kaybetmek gerekmiyor ama insan için genelde böyle oluyor. O zaman anlamsızlaşıyor her ne varsa. Ardına düştüğümüz hırslarımız, istemlerimiz değerini yitiriyor ve “Kimseyi ne incitmeye ne de bu derecede bir şeylerin ardına düşmeye değmez” diyor o zaman insan.

Evet, her zaman hayat istediğimiz gibi yürümüyor, istemediklerimiz de gelebiliyor başımıza, istemesek de bazı şeyleri yaşamak durumunda kalabiliyoruz ama bu bize istediğimiz gibi davranma hakkı vermiyor.

Gönüllerde kalıcılığı da bizim tavırlarımız, kişiler ve olaylara karşı tutumlarımız belirliyor hiç şüphesiz. Tercih bizim hangisi olmak istiyoruz, “İyi ki hayatımızda var”ı mı, “Eksik olsun”u mu?

bir varmış bir yokmuş

her şey bir masalmış

allanmış ballanmış elma

tadını satmış lezzet arayanlara

bitirmiş masalcı masalı

geriye meseli kalmış…

İyi olanların kalması, yüreklerde yer etmesi ve sona kalmadan lezzeti bulmak dileğiyle…

Not: Bu yazı gazetemizin 17 Ekim 2017 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Bakmadan Geçme