Hal Böyle Olunca

'Ne zaman gelir ki Yaşama sonbahar Hüzün ibresi Yetmişi gösterdiğinde mi?' Bu hüzün dolu dizelerin sahibini...

“Ne zaman gelir ki

Yaşama sonbahar

Hüzün ibresi

Yetmişi gösterdiğinde mi?”

Bu hüzün dolu dizelerin sahibini anımsamıyorum. Ancak Atila İlhan’ın dizeleri şöyle,

“aynalarda kalsa da vazgeçilmez güzelliğin

sen de bir gün elbet ferahfeza’yı seveceksin.”

Günler nasıl ki nefes alan her canlıyı eskitiyorsa anılar da eskiyor zamanla. An bir süzgeç. Onun deliklerini büyük ya da küçük yapan şey de belleğimiz.

“İnsan nisyanla meşhurdur.” Derler. Ne doğru söz. Bir olaya dair bir kişiye dair pek çok ayrıntı kaybolup gidiyor zamanla. Unutuyoruz birbirimizi.

Önce en zayıf halka düşüyor, sonra bir diğeri bir diğeri… Düşenlerin yerini yenileri alıyor. Onlar da zamanla yitip gidiyor. Bir bakıyorsunuz her şey uçmuş gitmiş.

Önce ses. Tınısı kayboluyor kulaklarınızdan. Ardından yüz hatları siliniyor yavaş yavaş. Sonra çıplak bir ağaç gibi kalıyor her şey.

Kimler gelip geçmedi ki… Gittiği anın her dakikasını saniyesini anımsamak hiç unutmamak için belleğimize kazımak istediklerimiz bile.

“çok yaşamak.”

Dolu dolu yaşamaktır çoğumuz için. Bazıları için de uzun upuzun yıllar boyunca var olmak. Kime sorsanız kendini saflardan birinde görür mutlaka.

Uzun yaşamak için doktorların pek çok reçetesi var. Hatta doktor olmayanların da… “Şu ömrü uzatır, şu gençleştirir. Şu bakım yapar şu onarır. Onu ye. Bunu yeme. Şundan bir çorba kaşığı. Ötekinden bir çimdik her sabah.”

TV programları, gazeteler, dergiler ve sosyal medyada her gün pek çoğu ile karşılaşıyorsunuz. Soru tek. “nasıl uzun yaşanılabilir?”

Yanıt çok pek çok hem de.

Geçenlerde babam arkadaşsızlıktan yakınıyordu. Kaldı ki kolay arkadaşlık kuran biridir. Dinlemeyi pek sevmese de konuşmayı çok sever. Şaka, espri yapmayı. Kızım şaka yollu takıldı.” Nerede arkadaşların dede. Senin çok arkadaşın vardı. Onlardan hiç bahsetmez oldun. Dargın mısınız yoksa?”

Gülümsedi babam. “Göçtüler hepsi. Onlar şimdi epey bir uzaktalar.”

Çocuklar, torunlar ve torun çocukları derken yaşını almış olanlar sandığımızdan daha çok yalnızlıklarına terk ediliyorlar. Zaman içerisinde ortak paydalar azalırken muhabbetler de kısalıyor.

En zayıf halka olayların dışında kalıveriyor hemen. Yaşlılık biraz güçsüzlük, çokça da hastalık demek.

Çoğu yaşlı insan yazık ki büyük bir yalnızlık çekiyor. Geçen günlerde yaşı doksana yaklaşmış bir ihtiyarın ağzından döküldü.

“ Yaşamak benim neyime. Vakit dolduruyorum.”

Günümüz dünyasında pek çok şeyi kaybettik. Komşuluklar… Ev komşusu, mahalle, sokak komşuları. Artık kimsenin dilinde kalmadı. “komşu anne” sözü.

Herkes elinde bir telefon yahut tablet… Kendi içinde kendi başına büyüttüklerini arıyor. Tuşlara hızlıca değen parmaklar çok yakınındakilere bile çok uzak. Oysa küçüldü dünya. Kocaman koskocaman bir kente dönüştü. Dünyanın bir ucundakine ulaşmak bu denli kolayken yakınımızdakilere ne kadar da uzağız?

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme