HAK, DEĞİRMEN DAMINDA MI KALDI?

Çok değil 50 yıl öncesi, Bademli'den Ovacık Yaylası'na giderken yol boyunca 7-8 adet değirmen vardı. Ovacık...

Çok değil 50 yıl öncesi, Bademli’den Ovacık Yaylası’na giderken yol boyunca 7-8 adet değirmen vardı. Ovacık Yaylası’ndan başlayan derenin suyundan faydalanarak birer kilometrelik aralıklarla serpiştirilmişti bu su değirmenleri. Suyun gücünden faydalanarak arpa, buğday gibi tahıllar un haline dönüştürülüyordu. Çevrede yaşayan çiftçiler, tahıllarını bu değirmenlere getirip öğüttürüyorlardı. 15-16 yaşlarımda Kaymakçı’dan eşeğe sardığımız iki çuval buğdayı alıp birkaç kez öğüttürüp geldiğimi çok iyi hatırlıyorum. En baştaki değirmen genellikle dolu olurdu. İkinci, üçüncü ya da daha arkada olan değirmenlerde sıra bulmak kolaydı. Birinci değirmende öğüttürmek istersen uzun süre sıra beklemek gerekirdi. Biz sıra beklememek için hangisinde sıra azsa ona giderdik. Aynı gün akşamdan önce evimizde olmak isterdik. Şimdi o değirmenler ne oldu bilmiyorum. Bir tane kaldıysa görmek isterdim. Yoksa hepsi barajın altında mı kaldı?

Bu değirmenlerde öğütülen buğdaylar karşılığında değirmenci para almaz, öğüttüğü tahılın -tam oranı bilmiyorum- yüzde iki gibi bir kısmını emek karşılığı olarak alırdı. Değirmencilerin emek karşılığı aldıkları bu una ‘hak’ denirdi. Bugün aynı usulü zeytinyağı fabrikaları uygulamaktadır. Sıktıkları zeytinlerden çıkan yağın belli bir oranını hak olarak almaktadırlar.

O dönemlerde haksızlığa uğrayan biri hak aramak için yola çıktığında şakayla karışık ‘Hak değirmen damında’ denirdi.

MUHALEFETİN HAKKINI KİM ARAYACAK?

Devlet, iktidara mülk değildir. İktidar olanlar, bir gün muhalefet olacağını aklından çıkarmamalıdır. Her iktidar, yarın muhalefet olacakmış gibi davranmalıdır. Bir gün çark tersine dönebilir. O zaman sen de haksızlığa uğrayabilirsin. Hak herkese lazımdır. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ deniyor.

Ülkemiz için çok önemli bir halkoylamasını geride bıraktık. Oyların sayımı sonunda YSK tarafından ‘Evet’ oylarının %2’lik bir farkla önde olduğu resmen açıklandı. Doğrudur. Ülkemiz için hayırlı olsun diyorum. Ama burada ‘Hayır’ diyenlerin bir itirazı var. Hayır diyenler, ‘Oylamada mühürsüz oy kullanılmış, bu mühürsüz oyların seçim yasası gereği geçersiz sayılması gerekirken YSK oylama esnasında aldığı bir kararla geçerli saymıştır. Mühürsüz oyların hepsi de ‘Evet’ damgalıdır. Bu bir haksızlıktır. Aslında ‘Hayır’ diyenler öndedir. Mühürsüz kullanılan bu yasa dışı oylar oylama sonucunu değiştirmiştir’ diyorlar.

Bu bir iddiadır. Doğrudur, yanlıştır diyemem. Bunun doğruluğu ya da yanlışlığı nasıl anlaşılır? Oylar yeniden şeffaf ve adaletli bir şekilde sayılır, gerçek ortaya çıkar. Bunun için hayır diyenler haksızlık giderilsin diye YSK’ya başvurdu, reddedildi. Danıştay’a başvurdu o da reddedildi. Şimdi hayır diyenler nereye başvursun?

Şimdi düşünüyorum; evet diyenler bu duruma düşmüş olsaydı, onlar da haksızlığın giderilmesi için YSK’ya başvurmuş olsaydı, reddedilir miydi? Danıştay ne derdi? Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı aynı tavrı gösterirler miydi?

Gerçeğin ortaya çıkmasından kim korkar?

Evet oylarının fazla olduğundan şüpheniz yoksa neden itiraz edilen sandıkları açıp gerçeği göstermiyorsunuz? Açın itiraz edilen sandıkları, gerçek ortaya çıksın. Onlar da görsünler ki, vatandaşlarımızın %51’i yapılan bu halkoylamasında ‘evet’ demiştir. İddialarının boş olduğunu görsünler, mahcup olsunlar. Önderleri, ‘hayır’ diyenler karşısında sığınacak bir bahane bulamasın.

Bunu yapmak çok mu zor? YSK bunu yapsaydı güvenilir bir kurum olurdu. Şimdi doğal olarak halkın %49’u oylama sonucunu şüpheyle bakmaktadır. Adaletsiz bir sayım sonucu haklarının yendiğini söylemektedirler.

Hak değirmen damında mı kaldı yoksa?

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme