Gönül gönüle

Değiştirmeye çalışma beni. Olduğum gibi kabul et. Sen bir hayat, ben bir hayat, beraber iki olalım,...

Değiştirmeye çalışma beni. Olduğum gibi kabul et. Sen bir hayat, ben bir hayat, beraber iki olalım, zenginleşelim. Arama açığımı, eksiğimi görme, seninki ile kapat. Azımı küçümseme, seninki ile çoğalt. Çoğalalım birlikte, kocaman bir dünya olalım. Başlamamalıydık belki ama madem başladık iyiye erelim el ele, gönül gönüle.

İrdeleme, inceleme o kadar. İncitme, yıpratma o yüzden. Kendini dev aynasında görme. Kendini dev aynasında görenlerin kusurları da devleşiyor biliyor musun? Olduğu gibi kabullenmenin nesi kötü? Neden yoruyorsun düşünceleri? Neden zora sokuyorsun hayatı? Kabullendiğin an yol düzleşiyor. Ne demişler, “Hayat, çatlak testideki su gibi. Sen içsen de bitecek, içmesen de.” Öyleyse neden olmayacak şeylerle yorulup ziyan ediyorsun zamanı? Anlamlandırmadan, tadına varmadan akıp gitmesine göz yumuyorsun.

Ben sen değilim, olamam da. Beni sana benzetmeye çalışma! “Başkası olma, kendin ol” dememişler boşuna. Başkasına benzemeye kalkan, kimliğini yitiren karakargaya döner, bilmiyor musun? Neden eğreti tavırları takınalım ki? Herkesin tavır elbisesi farklı ve bu bizim zenginliğimiz, bunun farkında ol.

Değiştirmeyelim, geliştirelim.Herkes, kendinde olanı güzelleştirmeye baksın. Güzellik bulaşıcıdır, bilirsin. Bulaştırırız biz birimize güzellikleri, güzelleşir dünya. Sen, ben, o… Güzelliklerle gülümsesin zamanın yüzü.

Çekememezlikler, hak yemeler, beğenmemeler, kıskançlıklar, başkalarının yanında küçümsemeler, içine kaçırır insanın öz güvenini, siliverir mutluluğunu, kaybettirir umudunu. Umudunu yitiren de her şeyini yitirmiş demektir. Onun için her neredeysen sana diyorum, ötekileştirmeye çalışan arkadaş. Sınırları zorlama. Herkes ettiğini çeker bir gün. “Adalet topaldır, ağır ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır.” (Mirabeau) Hak ettiğini yaşarsın bir gün…

sindirmeye çalışma

baskılama

patlarsa

etkisine sen de şaşarsın…

Bakmadan Geçme