GENÇLİĞE HİTAP

Bugün günlerden 18 Mart. Bugün günlerden Çanakkale. Bugün günlerden Mehmetçik. 107 yıl öncesi, yıl 1915. Dedik...

Bugün günlerden 18 Mart.

Bugün günlerden Çanakkale.

Bugün günlerden Mehmetçik.

107 yıl öncesi, yıl 1915. Dedik ya Çanakkale. Nam-ı diğer vatan toprağı. Müthiş bir oyun sahneleniyor bu topraklarda, bu er meydanında. Daha önce benzeri görülmemiş. Belleklere kazınıyor an be an yaşanılanlar. Bir öykü oluyor her insan Çanakkale’de, her insan bir destan. Her er Mehmetçik namıyla kahramanlaşıyor burada. Yağmur damlaları ıslatmıyor Mehmetçiğin saçını, güneş ısıtmıyor yüreğini.

Yağmur yerine çivi yağıyor gökten. Bombalar sönüyor göğsünün üzerinde. Havada buluşuyor mermiler. Havada uçuşuyor bedenler. Ölümün nefesini üflüyor düşman, delip geçiyor tüm umutları.

Akif’in ifadesiyle;

“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak.”

Mahşer yerine dönmüş meydan. Gencecik yüreklerde ana, baba, yavuklu hasreti, dimağlarda vatan sevgisi. Ve bu uğurda vazgeçilen hayatlar. Bir sevda yangını adeta.

Çehreler ciddi. Düşman var, düşman güçlü. Devrin en büyük filosu, çelikten, yenilmez denilen güç, müttefik donanma ulaşmış Boğaz’a. İkinci bir Truva deyip mağrurca Agememnon zırhlısı öncülüğünde ilerliyorlar. Payitahtın kapısı zorlanıyor. “Hasta adam” diye nitelendirdikleri Osmanlı’nın mirasını bölüşmeye gelmişler. Kaybetme lüksü yok, kaybetmek yok olmak demek. Ondandır ki ölümü kucaklamaya hazır on beşinde Anadolu’nun bağrından kopup, koşup gelenler, anasının kınaladığı Mehmetler. Ondandır ki ölümü kucaklamaya hazır idadisini, tıbbiyesini, yarınlarını terk edip cepheyi gelecek bilenler.

Evet, bugün günlerden 18 Mart. Bugün günlerden Çanakkale. Bugün “Çanakkale geçilmez” mührünün dünyanın gözüne vurulduğu gün. Ahkam kesenlerin sustuğu, devrin, hesapların döndüğü gün. “Bedrin aslanlarının” yedi düvele karşı mücadele verdiği gün. “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…”

Yıl 1915…

19 Şubat’ta başlayan Boğaz’ı geçme harekatı, 18 Mart deniz savaşının başarısızlığı ile neticeleniyor. Çeliğe karşı göğsünü siper eden Mehmetçik ‘Seyit Onbaşılar’la şahlanıyor. Aşkla topa sürülen gülleler hedefine ulaşıyor, Cevat Paşa’nın emriyle bir gece önce Nusret mayın gemisiyle 26 mayın kıyıya paralel döşenmiş ve bunu fark etmiyor düşman. Ağır hasar alıyor müttefik donanma ve geri çekiliyor o yenilmez denilen filo. Akşam ağır ağır inerken zafer Türk ordusunun oluyor.

Bu milletin kaymak tabakasını yok edenler, zehirli gazlar kullanırken “onlar insan değil ki” diyebilenler emellerine ulaşabilmek için bu defa karadan Boğaz’ı geçmeye karar veriyor. 25 Nisan’da Gelibolu’ya, Kumkale’ye asker çıkarmaya başlıyor düşman. Böylece aylarca sürecek, zorlu ve yıpratıcı kara savaşları başlıyor.

  1. Tümen komutanı Mustafa Kemal’den “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” emrini alan Mehmetçik akıl almaz bir direniş gösteriyor burada. Kat kat üstün düşman kuvvetlerine karşı Anafartalar’da, Arıburnu’nda, Conk Bayırı’nda şanlı bir zafer yazılıyor. Elbette Çanakkale’yi Çanakkale yapan gelenler değildir, onları karşılayıp canlarını ortaya koyanlardır. Kahramanlığı kendi değil düşmanı addediyor ona ve saygıyla, hayretle izliyor durumu.

Çanakkale inancın da somutlaştığı yerdir. Çanakkale, mazlum milletlerin de emperyalist güçleri alt edebileceğinin gösterildiği ve sömürge altındaki ulusların bağımsızlık düşüncesinin fitilinin tutuşturulduğu yerdir. Çanakkale, Mustafa Kemal’i dünyaya tanıtan ve milli mücadelenin lideri yapan yerdir. Çanakkale, bir milletin yeniden dirilerek kurtuluş ateşinin tutuştuğu yerdir.

Ey bugünün gençliği, ülkemin geleceği, yarınlarım

Sen; düşmeyen sancak, dönmeyen birlik 57. Alayı, sessiz gecenin kahramanı

Nusret mayın gemisini, Mesudiye zırhlısını, Conk Bayırı’ndaki şanlı direnişi,

kanlı sırtı, insanlığın savaşı yendiği, Gelibolu’yu, efsaneleşen Koca Seyit’i,

Kınalı Ali’yi, düşmanın yüreğine korku tohumunu eken Yahya Çavuş ve erlerini

unutma, unutturma…

Unutma!

“Bilirsen tarihin sana öğüttür.”

Unutma ki Akif’in dediği gibi “bir daha bu millete Allah İstiklal Marşı yazdırmasın”

Bakmadan Geçme