Gençlerimiz ve dört işlem
İletişim araçları yazdı ve anlattı. Ve başlık da şöyle idi: 'Kayıp neslin fotoğrafı: 4 işlem yapamıyor,...
İletişim araçları yazdı ve anlattı. Ve başlık da şöyle idi:
“Kayıp neslin fotoğrafı: 4 işlem yapamıyor, Türkçe konuşamıyor, kalbin yerini bilmiyor”
ABİDE araştırması, MEB Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce 81 ilde, yüzlerce okulun binlerce öğrencisi ile geçen yılın Nisan ayında düzenlenmiş, sonuç raporları da yeni çıkmış…
Ardından özel bir TV’de yayınlanan bir yarışmada biri kadın diğeri erkek iki yetişkin insan; sığır, kuzu, sıpa ve oğlak kelimelerinin anlamını bilmiyordu. Zehir hafiye Anlı’nın sunduğu yarışma programı…
Görüntüleri gören herkes hayret etti; şaşkına döndü.
Habere dönersek, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye genelinde binlerce 4’üncü ve 8’inci sınıf öğrencisine yönelik yapılan “ABİDE” eğitim araştırmasının veri analizleri tek kelime ile ‘berbat’ imiş.
Rapora göre derslerde yetersizlik ilkokulda başlıyor ve artarak ilerliyormuş. 8. sınıf öğrencilerinin yüzde 16’sı dört işlem yapamıyor. Dört öğrenciden birinin Türkçe bilgisi, temel ve temel altı seviyede imiş.
Öğrencilerin yüzde 16.4’ü, dört işlem sorularını çözemiyor, basit hesaplamalar yapamıyormuş.
Türkçe’de ise öğrencilerin yüzde 66.1’i orta düzey ve altında bu öğrenciler, deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor, neden-sonuç ilişkisi kuramıyormuş.
Hayat dediğinizde dört element gelir akla: Su, toprak, hava ve ateş.
Tibet’te Stupa denen büyük yapılar, evrenin ortaya çıkışını sembolize etmek için inşa edilmişler. Bu yapıların temelinde toprağı temsilen büyük bir küp bulunurmuş. Bunun üstünde bir küre suyu temsil etmesi için, bunun üstünde bir spiral ateş temsil etmesi için ve en üstte ise havayı temsilen yarım ay bulunmakta imiş. Evrenin (Kozmoz) temel enerjileri.
Belki tesadüf ama matematik dediğinizde de dört işlem gelir akla: Toplama, çıkarma, bölme ve çarpma.
Eğitim öğretim yılının başında bir sınıfa yeni girdiğimde edebiyatın da matematik gibi dört ana eylemden oluştuğunu söylerim öğrencilerime: Okuma, dinleme, yazma ve anlatma.
‘Bu dört işlemi ve eylemi hakkıyla yapın, dersleri ve sınıfı geçersiniz’ derim onlara.
İnanın, liseden mezun olan öğrencilerin birçoğu, bir kitabı hakkıyla okumadan gidiyor.
Okutamıyoruz…
Kitap özetlerini bile internetteki yazılardan kopyala yapıştır marifetiyle yapıyorlar. Bu yüzden isimleri birbirine benzeyen ya da aynı olan kitapların özetlerini karıştırabiliyorlar!
Bir deneme kitabı okumadan, Türk Edebiyatı’nın deneme ustalarının adları soruluyor!
Pratik, pratik, pratik… Yani eylem.
Bence bir öğrenci, 15 günde bir kitap okumalı.
Öğretmen, sistemin içinde zurnanın son deliği olmamalı.
Belki sınıfta kalma zor olmalı ama ilgi ve yeteneği neyi gerektiriyorsa karneye puan olarak da o yazılmalı. Bir sonraki okul, o puanları göz önünde tutmalı. Öğrencinin ilgi ve yeteneği belirlendi ise onca dersin ezber bilgi yüklemesinden vazgeçilmeli.
İkide bir müfredat (eğitim programı) değişmemeli, ikide bir kitaplar değişmemeli.
Eğitim sistemi evrensel ve ulusal değerlerin ışığında özerk olmalı; hükümetlerin bir bakanı her şeyi alt üst edememeli…
Bu yazı devam ederse bitmeyecek gibi…
En iyisi burada keselim…
Bakmadan Geçme





