Gaz sancısı

Bu konuya nasıl geldim? Kısaca anlatayım. Günün birinde devlet hastanesinin acil servisinde bir yakınımı ziyaret ediyorduk....

Bu konuya nasıl geldim? Kısaca anlatayım.

Günün birinde devlet hastanesinin acil servisinde bir yakınımı ziyaret ediyorduk. Gözetim odasında yatan bir kadın durmadan inlemekteydi. Haliyle merak edince bir görevliye sıkıntısının ne olduğunu sordum. Gaz çıkaramıyor! dedi. O an, oh be, şükür ki benim öyle bir sıkıntım yok, diye geçirdim içimden. Gaz çıkaranlara insanların tuhaf bakışları da gözümün önüne geldi, şu kadını görseler acaba yine gaz çıkaranlara öyle bakarlar mı, diyerek hayıflandım.

Gaz olayı fizik ve kimya dersinin önemli konuları arasında olsa da, ben yine başka bir olayı anlatayım. Çocukluğumun geçtiği İncirliova’da en eğlenceli yerimiz tren istasyonuydu. İzmir-Aydın-Denizli karayoluyla paralel uzanırdı demir raylar. Kömürle çalışan uzun tren katarlarının istasyona girerken ve ayrılırken çıkardıkları keskin düdüğün kaynağının buhar kazanı olduğunu çok erken yaşlarda öğrenmiştik. Hatta rahmetli anam, benim hiç görmediğim bir kardeşimin trenin ani düdük sesiyle korkup öldüğünü söylemişti. Hayatımın ilk gaz şehidi ne yazık ki, adını bile bilmediğim o kardeşimdi.

Dünyada gaz bombasıyla bugüne kadar kaç milyon insan katledildi, hiç düşündünüz mü? Böyle bir istatistik yapıldığını sanmam. Vahşi kapitalizmin en azgını ABD’nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombası da gaz bombası değil miydi?

Öte yandan gaz, intihara meyilli insanların sıkça kullandığı bir kimyasal maalesef.

Gelelim siyasete.

Şu sıralar İstanbul üzerine yalanla dolanla siyaset laboratuvarlarında üretilen gaz bombaları atılıyor her gün. Hiç sıkılmadan insanlara yalan söylenerek oy avcılığı yapılıyor. Partide oluşan gazı dışarı atamamanın sıkıntısını kendi ürettikleri yalanlarla örtmeye çalışıyorlar.

Diğer yandan ekonomideki gaz sıkışmasına ne demeli?

IMF’ye bir zamanlar borç verdikleri iddia edilen günlerden, borcunu ödeyemeyenlerin, işe alınmayanların kendini yaktığı, astığı günlere ne çabuk geldik. Lale devrinin aslanları kafalarını kumdan çıkarmaya başladılar mı, ne dersiniz?

Her şeyin çıkar ilişkisine bağlandığı, ünlü müteahhit Cengiz Holdingin patronu, boşanmak üzere olduğu karısının istediği nafaka 400 milyon hakkında ne düşündüğü sorulunca, “Önemli bir rakam değil, milletçe çalışır öderiz!” sözünün ne anlama geldiğini bilmeyenlerin oyuyla ülkenin kaderi belirleniyor.

YSK’nın gerekçeli kararı da toplumsal gazı gidermeye yetmedi. Çünkü, ileri sürülen gerekçe -minare- çuvala sığmıyordu. Güneş çarığı, çarık ayağı sıktığı bu günlerde bir iyilik de biz yapıp, haydi güle güle ey milletle alay edenlere diyelim mi?

Gaz türleri içinde en tehlikelisi galiba nükleer gazlar. Bunu bir şiirimle anlatayım bari.

PAYLAŞIM

konulur

çerez tabağı

tam ortasına

dünyanın

ve girişir

paylaşıma

varsıllar

nükleer gazlar

eşliğinde

dünyanın

Ömer AKŞAHAN (şiir üşüdü / 1998 / kendi yayını)

İşin özü, gaz sorunu sanıldığından da önemli. İster insanda, ister toplumda, ister partilerde olsun sıkışmaya görsün, çıkmadıkça o hasta kadında olduğu gibi inim inim inletir. Şu günlerde Türkiye’nin gazını alacak bir güç kimdir derseniz, bana göre, 23 Haziran günü oy kullanacak İstanbul seçmenidir. Hafta sonu ÇYDD’nin genel kuruluna katıldık. Görüştüğüm iki şoförle sohbet ettik. Kentin nabzını şoför esnafı tuttuğundan onların görüşlerine önem veririm öteden beri. Her iki şoför de şunu söyledi: “Tayyip Erdoğan’a İstanbul vefa borcunu çoktan ödedi. Sıra şimdi İmamoğlu’nda!”

Prof. Dr. Ümit Kocasakal Odatv’deki yazısında, “23 Haziran’da açık ve ağır bir hukuksuzluk oylanacaktır. Bu siyasi yahut kişilere bağlı bir mesele olmayıp; ahlaki, vicdani, ilkesel ve sistemsel bir meseledir. Bir başka deyişle burada alınacak tavır; herhangi bir siyasi çizgiyi, kişiyi onaylamanın veya onaylamamanın ötesinde belirtildiği üzere ilkesel bir tutumu ifade edecektir, etmelidir.” şeklinde yorumluyor İstanbul seçimini.

Ekrem İmamoğlu çalıştıkça, oy versin vermesin insanlara samimiyetle dokundukça İstanbullulara olduğu kadar ülkemize ikinci kez bahar yaşatacak. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Bakmadan Geçme