‘Ekonomi yüzünden intiharlar artabilir’

Yeni İzmir Gazetesi’nden Berivan Kaya’nın haberine göre, Vatandaşlar hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadele ederken ÖTV ve...

Yeni İzmir Gazetesi’nden Berivan Kaya’nın haberine göre, Vatandaşlar hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadele ederken ÖTV ve KDV oranlarının arttırılması sonucu iğneden iğliğe her kaleme zam yağdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararnameye muhalefet cephesinden tepkiler yükseldi.

Haber

ÜLKE DARBOĞAZDA

DEVA Partisi İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, “Ekonomik krizin faturası  vatandaşlarımıza kesilmektedir. Döviz kurlarındaki artış, mal ve hizmetlere getirilen yüksek zamlar ve artan enflasyon sonucu, vatandaşın cebindeki zamlı maaş değerini çoktan kaybetti. Akıldan uzak ekonomi politikalarıyla ülkeyi bu darboğaza sokanlar, sürdürülemez ekonomi politikalarına devam etmektedir. Bu noktada biz DEVA Partisi olarak akaryakıt ÖTV’sindeki artışla ilgili Cumhurbaşkanı kararının iptali için  Danıştay’a dilekçemizi verdik. Adaletsiz vergiler ve zamlara tepkimizi güçlü muhalefet anlayışımız çerçevesinde gösterecek ve vatandaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz” dedi.

ÜRETMİYORUZ, SADECE TÜKETİM!

Ekonomik krize ilişkin açıklamalarda bulunan CHP İzmir eski Milletvekili Kani Beko, “Arka arkaya gelen zamlar, seçim öncesi yapılan bir takım harcamaların ve hesapsız kitapsız bir ekonominin sonucu olarak yansıdı. Yüz yılın en büyük krizini bugün yaşıyoruz. Tasarruf edilmesi gereken yerlerde maalesef tasarruf edilmiyor. Sarayların, bakanlıkların çok lüks harcamaları var. Dolayısıyla seçim öncesi yapılan hesapsız kitapsız harcamaları karşılamak için bu giderleri maalesef dulların, yetimlerin, işçilerin, köylülerin ve emeklilerin sırtına yüklediler. Emekliden işçiden, köylüden, duldan, yetimden tasarruf ederek saray ayakta kalmaya çalışıyor. Ekonomik kriz bana göre ileriki günlerde daha da büyüyecek. Çünkü artık biz üretimden koptuk. Üreten değil tüketen bir toplumuz. İşsizlik on milyonu aştı. Onun ötesinde Türkiye’de milyonlarca insanımıza maalesef sosyal yardım yapıyoruz. Ülkemizde yaşayan on milyona yakın düzensiz göçmen var. Türkiye’de yaşayan yüz milyona yakın nüfusun neredeyse yarısından fazlası maalesef üretmiyor. Üretmeyen bir toplumun sonucunda mutlaka enflasyon, cari açık, ekonomik kriz olur. Biz de şimdi bunların maalesef bedelini ödüyoruz. Seçim öncesi  saray seçimi kazanabilmek için bütün yapmış olduğu harcamaların bedeli olarak ÖTV’yi, KDV’yi, vergileri arttırıyor. İktidar acımasız ve zalimce zam yaparak ayakta kalmaya çalışıyor” dedi.

Haber

HALKIN VERGİLERİ 5’Lİ ÇETEYİ BESLİYOR

Ülkede üretimin durduğuna dikkat çeken Kani Beko, “Siz çiftçiye ve köylüye hak etmiş olduğu, milli gelir payını vermediniz ve köylü toprağa sırtını döndü. İşverenler Türkiye’de saraya güvenmedikleri için yatırım yapmıyorlar. Bu memlekette eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik, sosyal bir anayasa yapılması gerekiyor. Ne yerli ne de yabancı sermaye mevcut siyasal iktidara yani  AKP’ye güvenmediğinden dolayı yatırım yapmıyorlar. Peki yatırım olmayınca ne oluyor? Giderek işsizlik artıyor. Biz üretimden koptuk, yani temel gıda maddelerini bile maalesef ithal ediyoruz. Bugün tarım ülkesi olan bir ülke, buğday, şeftali, erik, limon, domates, patlıcan, biber gibi temel gıda maddelerini ithal eder mi? Türkiye’nin her tarafında çok rahat bir şekilde bizim köylülerimiz üretebileceği temel gıda maddelerini biz ithal ediyoruz. Şimdi nohutu biz yabancı ülkelerden alıyoruz. Çorum nohutun başkenti. Böyle bir noktada ekonomik krizi kolay kolay durduramazsınız. Ekonomik krizin belini kırmak için önce üreteceksiniz. Üretimin olmadığı bir ülkede cari açığı kapatamaz, enflasyonu durduramazsınız. Başta tarım olmak üzere Türkiye’de iş gücünü üretime döndürmek lazım. Bu ekonomik krize karşı alınan tedbirleri bizi umutsuz hale getiriyor. Bir tasarruf olacaksa başta sarayı ve yandaşlarının yapması gerekiyor. 5’li çeteden vergi almıyorsunuz ama işçiden, duldan, yetimden, emekliden, açlık sınırı içerisinde yaşam kavgası veren insanlardan vergi alıyorsunuz. Saray alttan aldığı vergilerle çeteleri besliyor” dedi.

DEVLETİN SON VARLIKLARI ARAPLARA

Gelecek Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Bilici ise ekonomik buhrana yönelik yaptığı açıklamada, “İktidar seçim öncesi çok olumlu bir hava sergilemeye gayret etti. Gabar’da, Karadeniz’de doğalgaz bulduk. Hatta öyle ileri gidildi ki, ‘pencereleri açın, kapıları açın, artık doğal gazımız var’ gibi açıklamalar yaptılar. Bununla birlikte faturalar bir ay boyunca Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla devlet tarafından ödenmiş gibi tamamen seçim ekonomisi uygulandı. Biz seçim öncesinde de sık aralıklarla ülkedeki Merkez Bankası rezervlerinin tarihin en kötü seviyesine indiğinden, cari borcun ne kadar yüksek olduğundan bahsediyorduk. İthalatla ihracat arasındaki negatif farkı anlatmaya çalışıyorduk ve bugünleri o zamanlardan görüyorduk. Tekrar iktidar olmaları sonrasında işte Mehmet Şimşek’i kurtarıcı olarak çağırdılar. Ancak Mehmet Şimşek’in de kendi yakın arkadaşlarına ifadesi şekilde olmuştu, ‘Beklediğimden çok daha kötü bir tabloyla karşılaştım’ diye. Hal böyle olunca Türkiye’nin maalesef dışarıdaki itibarı da iyi olmadığı için dışarıdan da bir sermaye akışı söz konusu olamadı. Bunu vatandaşa yükleyerekten bütçeyi denkleştirme veya bütçe açığını kapatmaya yönelik hamleler yaptılar. Tarihinde ilk kez faiz artırılırken doların da arttığı başka bir ülke ekonomisi yoktur diye düşünüyoruz. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nı ve Maliye Bakanı’nı Arap ülkelerine gönderdi ve şu anda da Sayın Cumhurbaşkanı kendisi gitti. Biz şunu biliyoruz ki; gerek Suudi Arabistan gerek Katar ve gerekse diğer Arap ülkeleri Türkiye’den herhangi bir varlık almadan bir para vermeyecekler. Şu anda varlık fonunda olan artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son varlıkları diye tabir edilen varlıklar da görünen o ki bir şekilde Arap ülkelerine devredilecek” dedi.

Haber

ZAM KARŞISINDA MUHALEFET İSTİŞAREDE

Muhalefet partilerinin zamlar üzerine istişare ettiklerine değinen Mustafa Bilici, “Yaz aylarında olmamıza rağmen sebze meyve fiyatları olabildiğince yükseliyor. Çünkü akaryakıt fiyatları yükselince otomatik olarak onlar da yükseliyor ve son otuz yılın belki de en yüksek enflasyon oranıyla önümüzdeki ayın içinde karşılaşmış olacağız. Sadece 7 bin 500 TL emekli maaşı alarak hayatını idame ettirmeye çalışan çok sayıda emeklimiz var. Mevcut koşullarda açlık sınırının dahi altında bir maaş alıyorlar ve bunların hayatlarını idame ettirmeleri bugünkü şartlarda neredeyse imkansız. Akaryakıta yapılan zamlarla birlikte inanılmaz bir artış söz konusu oldu. Önümüzdeki günlerde bu akaryakıt zamları durmayacak, artarak da devam edecek. Akaryakıtın, dövizin artması haliyle bütün ürünlerin eş zamanlı olarak artması anlamına geliyor. Biz muhalefet partileri olarak sessiz kalmama eğilimindeyiz. Genel başkanlarımız şu anda istişare halindeler. Bu yazın bu şekilde geçmeyeceğini, hele ki zorlu bir kışa bu şekilde girilemeyeceğini düşündüğümüz için önümüzde birkaç formül var. Demokratik tepkimizi gösterme çabası içerisinde olacağız” diye konuştu.

“TASARRUF SARAYDAN BAŞLASIN”

Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kamu kurum ve kuruluşlarına gönderdiği ‘tasarruf’ genelgesini eleştiren Bilici, “En çok giderin ve en çok israfın olduğu yer Cumhurbaşkanlığı Külliyesi veya sarayı. Bu tasarruf tedbirlerine saraydan başlanmalıydı. Her bakan kurum ve kuruluşlara tasarruf tedbirleriyle ilgili genelgeler gönderir ama uygulamada görürüz ki çok da uyulmaz maalesef. Şu an ‘itibardan tasarruf olmaz’ şeklinde maalesef savurganlığa, israfa devam ediliyor. Kemeri sadece vatandaş sıkacak ve endişe ederim ki vatandaş açısından çok daha zorlu bir süreç yaşanacak” dedi.

PSİKOLOJİK KIRILMA

Ekonomik sorunların kırılmalara sebep olabileceğine dikkat çeken Psikolog Petek Çakaloz, “Ekonomide olan gelir-gider dengesi psikolojide de var. Bunun duygusal tarafı da insanın bir gücü olması lazım yani.. Üzerindeki talepler kadar onları karşılayacak kaynağı olması lazım, yükü kadar güçlü olması lazım. O denge bozulduğu zaman işte kırılmalar oluyor. Önemli olan kırılma olmadan esnek kalabilmek.  Belki ek güç kaynakları bulmak. Birçok şey paraya dayanıyor ama para dışındaki kaynakları da görmezden gelmemek gerekiyor. Para olmadıkça kiramızı ödeyemiyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz, yiyeceğimizin, içeceğimizin kalitesi düştü. Sürekli bir yetersizlik hissi, çaresizlik hissi meydana geliyor Bu durumda insanın kendi kendine nasıl konuştuğu önemli.  Diğer güç kaynaklarına da kendini kapatmaması arkadaşlarıyla, aile yakınlarıyla iletişimini her şeye rağmen elini tutarak kırılmadan  bu dönemi geçirebilir” ifadelerine yer verdi.

İNTİHAR VAKALARI ARTABİLİR

Ekonomik krizin intihar vakalarını arttırabileceğine değinen Çakaloz, “Ekonomik kriz intihar vakalarını arttırır, çünkü çaresizlik duygu yaşıyor insanlar. Umutsuzluk oradaki en önemli şey aslında. Neden intihar ediyor? ‘Ben olumsuz bir durumun içerisindeyim ve bu durum düzelmeyecek ve benim elimden bir şey gelmez’ diye düşünüyor.  Bir şekilde o hayatı götürmek zorunda. orada mutsuzluk ve çaresizlik durumunu değiştirebilmeliyiz. Psikolojik buhranda olan insanlar ‘Evet koşullar çok olumsuz, ekonomi konusunda benim yapabileceğim bir şey yok, ama bütün bu koşullara rağmen nasıl ayakta kalabilirim ne çare bulabilirim? Nasıl dayanabilirim?’ diye kendine sorması gerekir. Varsa keyifte eşiyle, dostuyla, o güç kaynaklarını arttırmak, bunun gelip geçici bir şey olduğunu düşünerek altından kalkabilir.  Kırılmadan yani eş değerek küçülerek belki devam ettirebiliriz. Hani hep beraber intihar mı edeceğiz? Umudu kaybetmemek gerekiyor yani. Bunun gelip geçici olduğu, bir gün düzeleceği, daha sonrasına odaklanarak hareket etmeliyiz. Bırakın yarını güvence altına almayı, bugünün ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdayız. Bugün için sağlığımızı koruyamaz ya da işte standartlarımızı sürdüremez durumdayız.  Yarın endişesi de tabii çok kötü. Yani yarına nasıl baksanız, yarın bir şeyler düzelecek mi? Yarın bir kaynak bulabilecek miyim? Yarın daha iyi koşullar olacak mı? Ama umudumuzu kaybedersek o umut kaybının herhangi bir şekilde durumu iyileştirmeye etkisi olmadığı gibi bizim de çaba sarf etmemizi engelliyor. Her şeye rağmen o umudu ayakta tutmak lazım. Kişiselleştirmeden, bunun hep süreceği şeklinde bir duyguya yanılmadan kapılmadan devam etmeliyiz” dedi.

 

Bakmadan Geçme