Ekmeksiz, şekersiz ve sigarasız bir hayat
Son yıllarda oluşan bazı duyarlılıklar, sanıyorum uzun vadede insan sağlığı üstünde bazı değişikliklere neden olacak. Siz...
Son yıllarda oluşan bazı duyarlılıklar, sanıyorum uzun vadede insan sağlığı üstünde bazı değişikliklere neden olacak. Siz de farkındasınızdır; Türkiye’nin ilgi ile izlediği Karatay hoca gibi uzmanlar üç beyazdan kaçınmak gerektiğini söylüyorlar. Nedir bu üç beyaz hemen yazalım: Şeker, tuz ve un…
Ben uzman olmadığım için bu üç beyazın vücuda sağladığı yarar ve meydana getirdiği zararları anlatacak değilim ama özellikle şekerin kanser hücrelerini besleyen en önemli besin maddesi olduğu söyleniyor. Şeker kamışının çok önceden şeker kaynağı olduğunu biliyoruz fakat şeker pancarının tarihçesi daha yakınlarda; Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından sonra. Fabrikada üretilen rafine (arıtılmış) şekerin vücuda hiçbir yararının olmadığı söyleniyor. Uzmanlar, canlıların şekeri meyvelerden ve diğer doğal ürünlerden aldığını söylüyor.
Uzatmayalım. Ben dahil birçok insan, son yıllarda özellikle kahve ve çayda şekeri kesmiş bulunuyoruz.
Kahvelerde dikkat ediyorum birçok insan, çayı şekersiz içmeye başladı fakat ne yazık ki kahveciler hâlâ bu duruma ayak uyduramadılar. Müşteriye çay getirdiklerinde yanda iki şeker mutlaka bulunuyor ve bu iki şeker, çaya konulmasa bile ıslanıp heba oluyor. Hem ülke ekonomisine zarar hem de kahvecinin maliyetini artırıyor.
Artık şu çay bardağı yanında iki şeker getirme alışkanlığını bırakıp şekeri ayrı bir kutuda getirseler de isteyen bu kutudan alıp bardağın içine atsa daha iyi olmaz mı!
**
Kapalı yerlerde sigara içme yasağını baştan beri destekledim. Bana göre açık havalarda da içilmesinin önüne geçilmesi gerekir ama ‘sigara içme özgürlüğü’ hatırlatması yapan tiryakiler karşısında lafı uzatmayacağım.
Yasak bence iyi oldu ama sigara içme oranında ciddi bir azalma meydana getirmediğini düşünüyorum. Kahveler, kapalı mekanları naylon örtülerle işgal edip kaldırımları daralttılar. Aynı şeyi lokantalar da yaptı… Kaldırımlar, sigara içen kahvehane müşterilerinin masaları ile doldu. Peki denetim! Görmedim, duymadım, bilmiyorum…
Ben buna Türk’ün sigara ile imtihanı diyorum.
Okul önleri de ayrı bir felaket. Sigara tiryakisi öğretmenler, öğrencileri kapı önlerinde sigara içerek karşılıyor. Diğer kamu kurumları da okullardan farksız değil. Bence “İlle de içeceğim” diyen tiryakiler için kurum içinde duman odaları yapılmalı. Kalorifer dairelerinde bile içilmesine izin verilmeyince kapı önleri, izmarit pisliği ile doluyor.
Esnaf da öyle… Dükkan önünden geçen insanların yüzlerine doğru… Bakın dükkan önlerindeki su oluklarına. Sigara paketleri ve izmaritleri…
Sigara konusunda bir şey var sanki yanlış giden…
Ekmeksiz, şekersiz ve sigarasız bir hayat olabilir.
Eğer bilime inanıyor ve güveniyorsak uzmanları dinleyeceğiz…
**
Bugün, 10 Aralık İnsan Hakları Günü. Sigara içme özgürlüğü, bence bir insan hakkı değildir.
İnsan, hakları ile insandır. İnsan hakları, bir gün herkese gerekli olabilir. İnsan, ne zalim olsun ne de mazlum…
Çalışmak, emeğinin karşılığını almak… Kadın ve çocuk hakları… İfade özgürlüğü… İnsan hakları deyince benim bunlar aklıma geliyor.
Tüm insanların hatta canlıların sahip olduğu temel hak ve özgürlükler. İnsan hakları, ırk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır.
Dünya, kimsenin malı değildir…
İnanmak veya inanmamak, ötekileştirmek için geçerli sebep değildir. Kimse başka bir insandan ya da milletten üstün değildir… Ne mutlu insanım diyebilene…
Ne mutlu düşünceleri, inançları ve hakları için mücadele edebilenlere…
Not: Bu yazı 10 Aralık 2018 tarihli Küçük Menderes Gazetesi’nde yayınlanmıştır.