Eğitim ve toplum
Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı 19 Mayıs'ın 100'üncü yılını dün geride bıraktık. Kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu 19 Mayıs...
Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı 19 Mayıs’ın 100’üncü yılını dün geride bıraktık.
Kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu 19 Mayıs ile başlatmak, bu tarihi, her şeyin başlangıcı olarak kutlamak bilimsel açıdan doğru değildir. Böyle yaparsak, Osmanlı’daki tanzimat, ıslahat ve meşrutiyet gibi aydınlanma hareketlerini bir kalemde silip atmış oluruz.
Ayrıca, Osmanlı’yı da basitçe silip kenara koymak da doğru değildir. Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni karşı karşıya getirmek de hiç doğru değildir.
Ama şunu kabul etmek gerekir ki Osmanlı’nın dünyaya bakış açısı 20’inci yüzyılın başlarında eskimiş veya yenilmiş, yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyulur hale gelinmiştir.
İşim, tarih anlatmak değil elbette ama bir tespit yapmak ve anlaşılmak açısından bunları söylemek zorundayım.
Atatürk’ün Anadolu’ya geçip yeni bir kurtuluş savaşı örgütlemesi zorunlu hale gelmiştir. Bu kurtuluş savaşının da hedefi, çağdaş uygarlık düzeyidir. Ve bu uğurda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük yollar alınmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında okuma yazma oranının %5’lerde olduğunu düşünürseniz, bugün bu hedefin ne kadar anlamlı olduğunu kavrayabilirsiniz.
**
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporu, Türkiye’yi ‘eğitimde refah’ sıralamasında 10 üzerinden 0 puanla Meksika’yla birlikte son sırada yer vermiş.
Hürriyet’ten Önder Öndeş’in haberine göre, OECD’nin ‘İyi Yaşam Endeksi’nde Türkiye, ortaöğretim ve üstü derecelerden mezun olanların işgücüne katılım oranlarına göre belirlenen ‘eğitim refahı’ kriterinde 0 puan almış.
Tam puanları ise Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya elde ederken, zirvedeki üç ülkeyi Estonya, ABD ve Kanada takip etmiş.
Şehirlere göre bakıldığında ‘eğitimde’ refahta Ankara 10 üzerinden 4.4 puanla en iyi performansı gösterirken, onu 2.4’le İstanbul ve 2.2’yle İzmir takip etmiş. 26 bölgede değerlendirilen Türkiye’de 13 bölge de 0 puan almış.
**
28 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Ara ara sendika il ve ilçe yöneticiliği de yaptım. Mesleğe ilk başladığım yıllardan bu güne sürekli yeni eğitim projeleri açıklandı. Bu projelerden kimileri 3-5 yıl tartışılıp çöpe atıldı kimileri de 1-2 yılı bile göremedi.
Sizin de takip ettiğiniz gibi, iki dönemde iki tatille gündeme gelen yeni bir proje ile karşı karşıyayız. Tatillere odaklandığımız için projenin içinde ne var ne yok henüz kamuoyu tam olarak bilgilenemedi.
Ben, bu tür projelere hep dikkatli ve ölçülü yaklaşmışımdır.
Bana göre büyük projeler, toplumun farklı kesimlerinin birararaya gelmesi ve üstünde kafa yorması ile oluşmalıdır. Üniversiteler, sendikalar, partiler ve dernekler, hatta eğitimle ilgili yazılar yazan yazarlar ilk aklıma gelen farklı kesimleri oluşturuyor.
Toplumu şekillendiren en önemli unsur eğitimdir.
Eğitimi de toplumun geneli şekillendirmelidir.
Atatürk’ün de kendine örnek aldığı Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi adlı şiirinde “Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette / Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetten” demiştir.
Dizelerin bugünkü dille açıklaması şöyledir:
“Başarının hükümleri milletin kalbinin birliğindedir; rahmet eserleri ümmetin farklı görüşlerinin tartışılması ile ortaya çıkar”
Yazılarından dolayı; Mısır, Rodos ve Midilli’de sürgün hayatı yaşayan Namık Kemal, İslam peygamberi Hz. Muhammed’in “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir” hadisini de hatırlatmıştır bu şiirinde.
Şaire göre; başarıya ulaşmak için şair ‘millet’ ve ‘ümmet’ demiş ama biz daha da genelleştirip ‘halkın’ diyelim, aynı heyecanı duyması ve kararlara katılması gerekir.
Bugünlük bu kadar olsun…