Eğik bitişik yazı
'Anayasa değişikliğinin ülkeyi tek adama teslim etmek olduğunu, bağımsız yargıyı yok ettiğini, ülkeyi parti devletine dönüştürdüğünü...
“Anayasa değişikliğinin ülkeyi tek adama teslim etmek olduğunu, bağımsız yargıyı yok ettiğini, ülkeyi parti devletine dönüştürdüğünü; 80 milyonun değil, bir kişinin huzurunu teminat altına aldığını yazdık, konuştuk. Dilimiz döndüğünce, imkan buldukça anlatmaya çalıştık. Fakat tam olarak ne olduğunu, ne getirip ne götüreceğini topluma anlatacak imkanımız olmadı”
Yukarıdaki satırlar, yazılarını dikkatle okuduğum, Levent Gültekin’e ait. Yazının devamını internet ortamından bulup okuyabilirsiniz.
MHP geleneğinden gelip sola savrulan İsmail Saymaz ile Milli Görüş geleneğinden gelip yine sola savrulan Levent Gültekin, referandum öncesinde konuşmacı olarak TV’lerde yer bulamadı. Hatta haklarında ‘çıkarılmasın’ şerhi konduğu iddia edilen iki yazardır.
Hani referandumu değerlendirirken nelerden bahsedilmesi gerekir küçük bir hatırlatma yapayım dedim.
Pazar günü, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan önemli bir halk oylamasını geride bıraktık. Sonuçlarını ve değerlendirmelerini TV ve gazetelerden mutlaka okuyacaksınız.
Ben burada kısıtlı köşem ve sınırlı çerçevemle bu süreci istediğim gibi değerlendiremeyeceğim için sadece, ‘yazmış olmak adına’ bir giriş yapayım dedim.
Referandum sürecinde fırsat bulup yazamadığım, şimdi sırası değil dediğim el yazısı ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Bilindiği gibi bitişik eğik el yazısı, 2004-2005 eğitim-öğretim döneminde 196 okulda pilot uygulama olarak başlatılmış, 2005-2006 eğitim-öğretim döneminden itibaren de Türkiye genelindeki tüm ilkokul birinci sınıf öğrencileri, ilk yazma eğitimini el yazısıyla almaya başlamıştı.
Bilmeyenlere hatırlatayım, ben İlkkurşun Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Ödemiş’e ilk gelişimde 3,5 yıl İmam Hatip’te, 10 yıl da Ödemiş’in ilk lisesi olan bugünkü Ödemiş Anadolu Lisesi’nde görev yaptıktan sonra, zorunlu rotasyon gereği kendi isteğimle evime en yakın okul olan, şu an görev yaptığım okulda görev yapmaya devam ediyorum.
Okulumuz, bilindiği gibi meslek lisesidir. Fen ve Anadolu liselerini kazanamayan öğrenciler doğal olarak meslek liselerine kayıt yaptırırlar.
Bunları neden anlatıyorum!
Meslek lisesi öğrencileri, derslere karşı ilgisiz oldukları gibi düzeni de sevmezler. Bu yüzden düzenli defter tutma alışkanlıkları yoktur. Olsa da çoğu, bütün derslerin notlarını tek deftere yazmayı tercih ederler. Yılsonu geldiğinde de neyi nereye yazdıklarını karıştırırlar.
Ve yazıları çok kötüdür. Okumakta zorlandığınız gibi, onlar da kendi yazdıklarını okumakta zorlanırlar. Not alırken veya ödev yaparken de ‘Öğretmenim el yazısı ile mi yazalım’ diye sorarlar.
Ben de bazen esprisine ‘Yok hayır, ayak yazısı ile!’ diyerek yanıt veririm.
Yani şu an lisede olan çocuklarımızın el yazısı macerası biraz sıkıntılıdır.
Bitişik eğik yazı zorunlu hale geldiğinde doğruyu söylemek gerekirse öğretmenlerin bir kısmı da bitişik yazı öğrenmek için çaba harcadılar. Yani altyapı hazır olmadan aniden geçilmişti eğik yazıya.
Eğik yazının amacı, işlek ve hızlı yazmaya teşviktir. Eğik yazı ile el kaldırmadan yazma tekniği öğretildiği için işin doğası gereği yazının bitişik olması gerekir.
Fakat uygulama; kitap yazıları ile desteklenmediği, işi bilmeyen kimi öğretmenlerin de yazıyı dik ve eğik olarak ikiye ayırmaları nedeniyle başarılı olunamadı. Şimdi çocuklar derste bana ‘Nasıl yazalım?’ diye sorduklarında onlara, ‘En okunaklı hali ile’ diyorum.
Bilirsiniz, ilkokulda veliler arasında yarış olduğu için hemen yazma ve okumaya geçilsin istenir. Kimi veliler öğretmenlerden daha çok bilir!
Oysa çocukların kavrama yeteneği ve kas güçleri yeteri kadar gelişmemiştir. Sanki Aralık ayı sonunda okuma yazmayı sökünce çocukları profesör olacak sanıyor bazı veliler.
Biz Lise 1 Türk Dili ve Edebiyatı dersinde her şeyin temelinden başlarız. Yani seslerden, hecelerden, kelimelerden ve cümlelerden… Böyle olunca, çocuğun bize iyi bir okur-yazar olarak gelmesi yeter.
Fakat bize gelen çocuklardan birçoğu bir kitap dahi bitirmeden gelir.
Çocuk, Lise 1’e geldiğinde; hecelemeden okusun, dinlemeyi bilsin, okuduğunu anlatabilsin ve işlek bir yazıya sahip olsun bize yeter.
Düşünün; çocuk defter tutma alışkanlığı kazanamamış, hala heceleyerek okuyor ve okuduğunu özetle anlatamıyor! Yüklem bilse ne olur, kafiye bilse ne olur!
Özne imiş, dolaylı tümleç imiş, sıfatmış hak getire!
Özetle; ben ilkokulda, eğik bitişik yazıyı savunuyorum. Güzel yazı yazma alışkanlığı kolay kazanılmaz. Bu iş iyi bir öğretmenin işidir. Yazımın güzel olduğunu söyleyemem. Nedenini ilkokulda birkaç öğretmen değiştirmeme bağlıyorum.
Hele bir de şimdi bilgisayarlar ve cep telefonları üzerinden iki parmak klavye ile yazma çıktı ki gelecek neslin yazı ile arasının hiç de iyi olmayacağını düşünüyorum.