Ebeveyn kaybı ve sağlıklı 'Yas süreci'
“Ölüm kayıpların en somut ve en acı olanıdır. Ölüme karşı verdiğimiz tepkilerimizde farkında olmaksızın, geçmişimizdeki yarım...
“Ölüm kayıpların en somut ve en acı olanıdır. Ölüme karşı verdiğimiz tepkilerimizde farkında olmaksızın, geçmişimizdeki yarım kalmış, dayatılmış ya da aceleye gelmiş ayrılıklarımızın bilinçaltımızdaki kalıntılarını da bir arada yaşarız. Yas tutma, sadece ölüme karşı verilen bir yanıt değildir. Yas tutma herhangi bir yitim ya da değişikliğe verdiğimiz psikolojik yanıt ve iç dünyamız ile gerçeklik arasında uyum sağlayabilmemiz için yaptığımız uzlaşmalardır.” Gidenin Ardından – VAMIK VOLKAN
Eşimle birlikte, 15 gün arayla annelerimizi kaybettik ve annesi yaşayan herkes aslında hep çocuktur, biz aynı zamanda çocukluğumuzu da kaybettik. Artık yeni bir yetişkin kimliğine geçiş sürecindeyiz.
Hepimiz doğal süreçte ebeveynlerimizin bizden önce öleceğini bilsek de kaybımız sarsıcı olur. Ölüm sürecini, kardeşler olarak her birimiz kendine özel olarak yaşadı, yaşamaya devam ediyoruz. Sonuçta hayat hepimiz için bütün hızıyla devam ediyor ve bu yüzden bugün hem kendim ve hem de sizler için yas süreci ile ilgili okumak ve yazmak istedim.
Psikiyatristler ‘Yas sürecinin’ doğal ve doğal olmayan ( patolojik yas ) evre ve belirtilerinin olduğunu söyler. Yas tutma biçimi, kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu farklılık çoğunlukla kişilik yapısına bağlı olmakla birlikte; önceki yaşam deneyimleri, kaybedilen kişinin yas tutan kişi için anlamı, kaybın şekli, beklenip beklenmediği, kaybı yaşayan kişinin kayıptan önceki psikolojik durumu gibi unsurlar yas tutma sürecinin ne şekilde geçeceğini belirler.
Doğal ve sağlıklı yas evreleri şunlardır :
- Evre:Bu evrede kişi ölümün gerçekliğini kavramakta zorlanır. Yaşadıkları karşısında şaşkın, donuk, tepkisiz olabilir, boşluk ve gerçek dışılık duyguları yaşayabilir.
- Evre:Kişi kaybın acısını giderek daha fazla hisseder, yoğun üzüntü ve özlem duyguları yaşar, ölen kişiyi arar, ağlamalar olur. Öfke, huzursuzluk, korku ve heyecan, konsantrasyon güçlüğü, ilgi duyulan ve keyif alınan şeylere yönelik isteksizlik görülebilir.
- Evre:Kaybın geri dönmeyeceği gerçeğinin giderek fark edilmesiyle ümitsizlik ve çaresizlik duyguları ortaya çıkar, buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır. Kişi, 1. ve 2. evreyi olması gerektiği gibi atlatırsa ve 2. evreden belli bir süre sonra depresyona girmeden çıkarsa, kendiliğinden yaşama uyum sağlayacaktır.
- Evre: Aylar içinde ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Ölen kişinin anıları ile birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler.
Patolojik Yas/Travmatik Yas Nedir? Bazen sevilen kişinin ölümü ani, beklenmedik olursa yas süreci karmaşık bir hal alabilir, yas belirtileri daha şiddetli ve uzun sürebilir. Normal yas sürecinin uzadığı ve kişide 6-12 aylık zaman içinde herhangi bir düzelme, hayata yön verme isteği görülmediği durumlarda patolojik yas ile karşı karşıya kalınır. Patolojik yas, kayıpla yüzleşmenin gecikmesi, inkar edilmesi, hissedilen yoğun üzüntülü duyguların bastırılması sonucu ortaya çıkar. Patolojik Yasta; yas tepkisinde gecikme, ölenin şikayetlerini taklit etme, psikosomatik belirtiler, düşmanca tutum ya da öfke ve düşmanca duygularla donmuş gibi davranma, sosyal ilişkilerde bozulmalar, kendine zarar verici davranışlar, intihar riski, ağır depresyon ortaya çıkabilir. Yas tepkilerini erteleyen insanlar bir süre sonra ağır olabilecek fiziksel ve ruhsal rahatsızlık belirtileri gösterirler ki bunlar da yasın yaşanmasını daha da zorlaştırır.
- Kaybı ilk zamanlarda olduğu gibi uzunca bir süre inkar etmek ya da bastırmak,
2. Kayıp hakkında konuşurken çok ağır ve yoğun duygusal tepkiler vermek,
3. Kaybı hatırlatan herkesten ve her şeyden kaçmak,
4. Kayıp sonrası hayatı değiştirecek çok büyük değişiklikler yapmak
5. Üzerinden uzunca bir süre geçmesine rağmen ölen kişi hakkında konuşulurken yaşıyormuş gibi şimdiki zaman dilini kullanarak bahsetmek,
6. Kaybedilen kişinin eşyalarını uzun süre saklamakta direnmek,
7. Günlük söyleşilerde kayıp konusunu sıkça gündeme getirmek ya da olmamış gibi hiç bahsetmemek
8. Kayıptan sonra uzun süreli depresyon yaşamak ve günlük işlevlerini yerine getirmekte zorlanmak,
9. Uzun bir süre hastalık ya da ölümle ilgili çok yoğun korkular yaşamaya başlamak,
10. Madde ya da alkol kullanımı ve şiddete başvurma gibi davranışlarda bulunmak,
11. Kaybın yıldönümünde çok ağır yas tepkileri vermek,
12. Mezara gitmemek ve dini ritüellerden kaçınmak.
Debra Umberson’un “Ebeveynin Ölümü: Yeni bir yetişkin kimliğine geçiş*” kitabından bazı alıntıları sizlerle ve tabii kendi özel durumumdan dolayı özellikle de kendimle paylaşmak istedim :
“Her kayıp, yakınını kaybeden kişi için derin bir hikâyedir. Kişi çocukluğuyla temel bağını kaybettiğinden ilkel çocuksu duygular yaşar. Anne ölümünde daha yüksek duygusal sıkıntı, baba kaybında daha çok üzüntü yaşanır. Ebeveyn ölümü; güçlerinin doruğunda olup, yaklaşan düşüşün de farkında olan orta yaştakiler (35-60 yaş) için yaşamlarını değerlendirmeleri ve değişmeleri için katalizördür. Ölüm ailedeki her bireyi farklı etkiler, ancak her birinin tepkisi ailedeki diğer bireylerin ihtiyaç ve tepkilerini de yansıtır. Orta yaş dönemindekiler kendilerini daha çok yargılar, farkındalıklarını değerlendirir, içsel sorgulamalar yaşar. Hasta ebeveynin ölümü, bakımını yapan kız çocuğunun stresini azaltır. Ebeveynlerinin bakımında yeterli rol almayan kişiler ve özellikle erkek çocukları ölüm sonrası suçluluk duyar. Hastalık süreci olup ölen ebeveynle ani ölen ebeveyn için taşınan acı farklıdır. Duygusal destekçi bir babanın kaybı yetişkin için risk faktörüdür. Yetişkin erkek çocukların ölen babasını içinde tutması, babalarını hayatta tutmalarının bir yolu, aslında” deyip ardından ekliyor: “Ebeveynlerle çözülmemiş meselelerin varlığı, ebeveynin kaybı sonrasında iyileşmeyi zorlaştırır. Ebeveyni ölen yetişkin, yaşamı daha fazla takdir eder, sağlığını önemser; kendini acısını paylaştığı çocuklarına daha yakın hisseder; geçmişe dair bilgi-belge-kayıt edinmediği için üzülür; ilk ve üçüncü kuşak birlikteliğinin zayıflığına hayıflanır. Acınızı içinizden geldiği gibi yaşayın; sırtınızı başkalarıyla ilişkilerinize yaslayın; -mümkünse- ebeveynlerinizle meselelerinizi onlar ölmeden önce çözümleyin; suçluluk-pişmanlık duygularına teslim olmayın; ebeveynin kişisel eşyalarını elden geçirin; maneviyata sarılın ya da profesyonel yardım alın. “
Anne-baba kaybı yaşayan her kim olursa olsun şefkatli birinin varlığına veya omzuna elini koyacak birinin varlığına gereksinimi olduğunun ve bu kaybın yeni bir yetişkin kimliğine geçişe neden olabileceğinin unutulmaması dileğiyle!
Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve sevgi dolu günler diliyorum…