Durum Tespiti – 6 ve FİNAL!
Sevgili dostlarım, gelelim günlerdir yazdığım konunun finaline. Bu yazı dizisi ile ilgili birçok kişi aradı ve...
Sevgili dostlarım, gelelim günlerdir yazdığım konunun finaline. Bu yazı dizisi ile ilgili birçok kişi aradı ve telefonuma mesajlar attı. Hepsine/ hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Kim bilir, belki de bazılarınızla yolda bile karşılaşıyor olabilirim. Ancak tanımadığım için bu durumu da mazur görün lütfen.
Orası mı? Burası mı? “Bizim iş yeri de böyle vakalarla dolu” diyenler mi? Hatta “Sizin nereden haberiniz oldu?” diyenlere kadar birçok arkadaş bana ulaşmaya çalıştı. Öncelikle ilgi göstermiş olmanız, beni ziyadesiyle sevindirdi. Ancak iki kişinin tahmini harici diğerleri yanlıştı.
Aslında günlerdir yazdığım yazı dizisinin içinde subliminal olarak doğru cevabı da ulu orta söyledim J
Neyse, gelelim dünden kalan yazının devamı ve final bölümümüze;
1.Bu durum sadece bana has bir yaklaşım şekli mi?
2.Başkaları da varsa onlarla nasıl bir araya gelebilirim?
3.O başkaları, bu sıkıntıları üzerlerinden nasıl bertaraf edebiliyorlar?
4.Onu tanımaya çalışmak ve anlamaya çalışmak, zaman kaybı mıdır? 5.Gitmek mi yoksa kalıp savaşmak mı?
Yukarıdaki maddeleri dün iyice irdelemiştik. Sonrasında amacı belirlememiz lazım diye de not düşmüştüm.
- “Onu” bitirmek mi? Hayatım boyu birinin ekmeği, evi, işi, ailesi ile hiçbir
problemim olmamıştır. Kişi ile sorunum varsa ya üstüne gidip çözmüşümdür ya da benim için değersiz bir durumsa hiç konusunu etmeden o kişi ya da kuruluştan uzaklaşmışımdır. Birini bitirmek ya da onun üzerine oyunlar oynamak kadar cahilce ve zavallıca bir şey olamaz bence. Çünkü ya yüreğin yerinde olacak karşısına çıkacaksın, “babalar” gibi esip gürleyeceksin ve çözeceksin ya da arkadan konuşup arkasından işler çevirerek sen de onun gibi olacaksın. Bunun da kararı senin.
- İşime bir şekilde devam etme mi? İşini seviyorsan elbette devam et. Onun
senin üzerinde kurmaya çalıştığı hükümdarlığı onun tekniği ile püskürtürsen bu sefer kimin “dayısı” daha güçlüyse o kazanır unutma.
Peki, nasıl davranmalı? Belden aşağı, delil var mı? VAR. Ama asla kullanmayın! Çok ahlaksızca olur.
Onun bilgi ve becerisinin bize yetişemediğini her ortamda konuşalım mı? HAYIR. Konu basitleşir ve dedikodu hükmüne düşer.
E ama hem işimi seviyorum, insanların benim uzmanlığıma da ihtiyaçları var, merhametli olup işime devam etsem onun bilgisizliği ve egosu, beni ve arkadaşlarımı eziyor. Arkadaşlarını UNUT! Çünkü asla kimse senin arkanda durmaz. “Zaman”, sana bunu göstermemişse de bir tecrübe olarak söylüyorum. Gösterecektir. O yüzden “Sen kendi işini bak!”
- Çekip gideceksem de yakıp yıkarak gitmek mi? ASLA. Ha çekip gitmek
istemek, tümüyle kendi inisiyatifinizde ise size haksız yere komplo kurulup oradan gönderilmemişseniz, çalıştığım ya da çalıştırdığım her iş arkadaşıma dediğim gibi size de aynı şeyi söyleyeceğim: “Huzurlu olduğunuz, kıymet verildiğiniz ve sevdiğiniz işte, eşte, ortamda olunuz!”
Yakıp yıkmak, sövüp saymak, sadece küçük olan dünyada hiç ummadığınız anda önünüze sunulacak yanlış davranış şekillerinizdir. Bırakın ağırlık, insanlık (adamlık) sizde kalsın. İnanın hayatınızın hiç ummadığınız akışında sizin bu davranışınız, önünüze bir “değer“ olarak çıkacaktır. Size yakışanı yapmaya çalışınız derim.
Gelelim TEK ADAM kültürünün küçük işletmelerde ya da kurumlarda dahi nasıl erozyonlara neden olduğunu ve çokça tehlike arz ettiğini daha iyi anlayacağımız yerlere; Belediyeler, hastaneler, askeriye, emniyet, bunlar bu kültürün en derin yaralarını yaşayacak kurumlardır.
Ama şunu da şuraya not olarak alalım. Önemli bir kurumda (?) “Benim dediğim olur, sizler de torpille gelmiş olabilirsiniz ancak en büyük torpil benim” diyen bir yöneticinin altından üç ay gibi kısa bir süre içerisinde dallarında teke yakın becerileri olan 13 insanın bırakın kurumdan istifa etmeyi, şehirden gidecek kadar nasıl “her şeyden tüketilmiş” olabilirler? (çoğu). Ya da komplolar kurulup haksızca gönderilenlere kimsenin sesi çıkmaz!
Ödemişliler bilseler ki bu durum, onları yakından birebir ilgilendiriyor. Sahip çıkmazlarsa ben de bir şey bilmiyorum. Zira buralar, Kuva-yı Milliye’de o anlatılan hak, adalet ve halkın yanında olan efelerin torunlarının yerleridir!
Yarın görüşmek üzere. Huzur ve şansla kalınız inşallah.
Sevgiler…