Dokunmak…
Bakmak, kendiliğinden görmek ise bilinçle yapılan eylemlerdir. Örneğin yıllardır yaşadığımız sokakta görmediğiniz onlarca nesne olabilir. Evinizin...
Bakmak, kendiliğinden; görmek ise bilinçle yapılan eylemlerdir.
Örneğin yıllardır yaşadığımız sokakta görmediğiniz onlarca nesne olabilir.
Evinizin önünde ağaçlar vardır ama sorsalar cinsini bilmiyor olabilirsiniz.
Bakarsınız ama görmezsiniz ya da fark etmezsiniz. O halde görmek, ‘fark etmek’ demektir.
Farkında da olabilirsiniz ama duyarlı değilseniz farkında olmanın da bir yararı yoktur. Her gün 5-10 kez girip çıktığınız evinizin önündeki çukuru görüyor olabilirsiniz ama ilgili kişileri harekete geçiremiyorsanız bilinçli görmenin de bana göre bir yararı yoktur.
Kitap okuma alışkanlığı edinemediğimi çevremdeki arkadaşlara söylemişliğim çoktur. Romanların kurgu olduğunu bildiğim için gençliğimden bu yana roman okuma alışkanlığı edinemedim örneğin. Kurgu romanlar yerine belgesel niteliği ağır basan biyografi veya otobiyografileri tercih ederim. Kısa okumalar tercihimdir. Merak ettiğim bir olayı veya bilgiyi hemen öğrenmeye çalışırım.
Neyse uzatmayalım.
Salgın döneminin başladığı Mart ayından bu yana emekli ilkokul öğretmeni olan babamın Kaymakçı’da işlettiği tohum ve tarım araç gereçleri sattığı dükkana daha fazla gelir gider oldum. Dükkanımız, en eski belediye binasının altında. Çarşıdan geçenler ‘görmüş’ olabilir, büyük bir palmiye ağacının altındayız.
İlginç bir tesadüf olsa gerek Ödemiş Belediyesi 1881’de, Kaymakçı Belediyesi de 1938’de kurulmuş. Ödemiş Atatürk’ün doğduğu yıl, Kaymakçı da öldüğü yıl belediyelik olmuş.
Eh siyaseti biliyorsunuz, Kaymakçı ilçe olacak diye beklerken muhtarlık oldu. Büyükşehir Yasası ile belediyelikten muhtarlığı dönüştürülen 5000’in üstünde merkez nüfusuna sahip Kaymakçı gibi yerlerin muhtarlığa dönüştürülmesi ile bu gibi yerleşim alanları, deyim yerinde ise kaderine terk edildi. Bütçeleri, ilçe ve büyükşehir belediyelerin ayırdığı kaynağa kaldı.
Kaymakçı, belediye taşınmazı oldukça fazla olan mahallelerimizden biri. Yani belediyemizin Kaymakçı’daki kira gelirleri oldukça fazla. Fazla ama yıllarca kiralar alınmış ama bir çivi bile çakılmamış. Binalar kaderine terk edilmiş. Çatıları akmaya, daire ve odaları akşamcıların mekanı haline gelmiş.
Şunu da belirtmekte fayda var; kimse de iki satır dilekçe yazıp hal durum hakkında bilgi vermemiş.
Lafı fazla uzatmayalım. Geçtiğimiz günlerde belediye başkanımız Mehmet Eriş ve ilgili kişilerle yaptığımız görüşmeler sonucunda bu binaların en azından dış görüntülerinin kurtarılması gerektiği üstünde fikir birliğine vardık. Üretilebilecek basit çözümlerle yaşadığımız alanlara dokunmaya başladık.
Evet belediyemizin hatta belediyelerimizin yığılmış borçları var. Bunları biliyoruz ama çayın taşı ile çayın kuşunun vurulabileceğini de biliyoruz. Yani en az masrafla güzel işler de çıkarabiliriz.
En eski belediye binamızın çatısı çürümüş. Bugün yarın çökebilir. Yaklaşık olarak binanın üstünde 5-6 tonluk bir ağırlık var. “Böyle gelmiş böyle gider” demek var… Bir de “Elimizdeki imkanlarla en azından binanın ömrünü uzatabiliriz” demek var!
Belediyemiz, isteklerimize ve çözüm önerilerimize kulak tıkamadı ve şimdilik boya badana ve küçük çaplı onarım işleri ile bir kurtarma çabası içine girdi.
Sesimizi duyan başkanımız Mehmet Eriş ve Çaylılı belediye başkan yardımcımız Özay Kaptan’a ilgi ve duyarlılıkları için teşekkür ederim. Sanıyorum benzeri çalışmaların devamı da gelecek.
**
BAŞSAĞLIĞI
Yüzyılın küresel salgınlarından birini yaşıyoruz. Her gün çevremizden de tanıdık ve bildiğimiz insanların yenik düştüğünü ve 5-10 kişi ile toprağa verildiğini duyuyoruz. Ölümden kaçış yok. Bunu hepimiz biliyoruz ama erken ölümleri kabullenmek de zor oluyor. Ödemiş’in tanınmış ve veteriner ve iş adamlarından Mehmet Çelikkaleli de bunlardan biri idi. Verimli ve çalışkan bir insandı. Bildiğim kadarı ile herkesle de iyi geçinmeye gayret ederdi. Ödemiş ve ailesi için erken ölüm oldu. Yakınlarına başsağlığı dilerim. Huzur içinde yatsın…