Dış politika ve şehitlerimiz
Suriye’den neredeyse her gün şehit haberleri geliyor. Şehit annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, eşlerinin, nişanlılarının yürekleri dağlanıyor… Hepimiz...
Suriye’den neredeyse her gün şehit haberleri geliyor. Şehit annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, eşlerinin, nişanlılarının yürekleri dağlanıyor… Hepimiz kahroluyoruz…Devleti yönetenlerin bu duruma bir çözüm bulmaları, kanayan yarayı bir an önce iyileştirmeleri gerekmektedir. Şehit cenazelerine katılıp başsağlığı dilemekle, “Köklerini kazıyacağız, inlerine gireceğiz” demekle sorun çözülmemektedir. Aciliyetle sorunu çözecek sağlıklı bir dış politika geliştirilmelidir.
Şimdi vatandaşlarımız, devlete olan bağlılıklarından ve vatan sevgilerinden dolayı acılarını bağırlarına basıp susuyorlar ama bir süre sonra sormaya, sorgulamaya başlayacaklar… “Benim oğlum ne için, kimin için şehit oldu? Suriye’de ne işi vardı? Suriye, bizim vatan toprağımız mı?” diye…
İçeride beş milyona yakın Suriyeli göçmen, ödediğimiz vergilerle sağlıktan eğitime kadar ülkemizin tüm imkanlardan yararlanırken “Yerim aşını, delerim başını” misali askerlerimizin Suriye askerlerince şehit edilmelerinin açıklanabilir hiçbir yanı yoktur. Bu çelişkili, yanlış dış politika derhal değiştirilmelidir.
Türkiye, dostunu ve düşmanlarını iyi belirlemelidir. Dış politikada beraber hareket ettiği ve dost bildiği devletlere dikkat etmeli, ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. Rusya’nın Suriye’yi ve Esad yönetimini desteklediği bilinmektedir. Amerika ise PKK’ya ve yan kuruluşlarına para, silah yardımlarının yanısıra bölgedeki askerleri ile de açıkça destek vermektedir. Büyük devletler çıkarları için yüzümüze dost görünmekte, arkamızdan ise vurmaktadırlar.
Türkiye, kendi çıkarlarına uygun bir dış politika izlemelidir. Bunun uluslararasındaki yolu ve yöntemi bellidir. Türkiye, yeniden kuruluş politikalarına dönmelidir. Dünyada geçerli olan ve bize uygun düşen politika, “Tüm komşularımızla karşılıklı yararlar gözetilerek barış içinde bir arada yaşama” politikasıdır. Bu anlamda aracısız olarak derhal Esad yönetimi ile diplomatik ilişki kurulup silahların susmasından göçmenlerin geri gönderilmesine kadar her konu görüşülmeli ve çözüme kavuşturulmalıdır. Dış politikada ebedi dostluk ve düşmanlık olmaz. Önemli olan, ülkelerin ve vatandaşların menfaatleridir. Geldiğimiz noktada vatandaşlarımızın menfaati, barıştan geçmektedir.
Göçmen sorunu, Türkiye’nin tek başına çözeceği bir konu olmadığı gibi görevi de değildir. Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi yeni göçmenlerin gelmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Ülkemizde bulunan yaşlılar ve çocuklar dışında sağlıklı olan tüm Suriyeliler ülkelerine gönderilmelidir.
Ülkemizin kalkınmasını ve vatandaşlarımızın refah içinde yaşamasını önlemek için emperyalist devletler, terör belasını ülkemize özellikle bulaştırmıştırlar. Türkiye, yıllarca terörle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu uğurda çok can vermiştir. Kaynaklarının çoğunu vatanımıza ve vatandaşlarımıza harcayacağı yerde silaha ve savaşa harcamak zorunda kalmıştır.
Ülkemiz, büyük ve zengin kaynaklara sahiptir. Ama iyi yönetilmediği, kaynakları iyi kullanılmadığı için üretim durma noktasına gelmiştir. Vatandaşlar, artan vergileri ödeyemez olmuşlardır. İşsizlik artmıştır. Yöneticiler; bu oyunu görüp ona göre politikalar izlemeli, ülkemiz üzerine oynanan oyunları bozmalıdırlar. Yöneticilerin görevi; vatandaşlarını sağlıklı, mutlu ve refah içinde yaşatmaktır.
Bu yazı gazetemizin 13 Şubat 2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.