DEVLET OLMANIN SORUMLULUĞU…
Enes Kara 20 yaşında idi. Elazığ Fırat Üniversitesi 3. sınıf öğrencisiydi. Bir cemaat yurdunda kalıyordu ama...
Enes Kara 20 yaşında idi. Elazığ Fırat Üniversitesi 3. sınıf öğrencisiydi. Bir cemaat yurdunda kalıyordu ama Enes bu yurtta kalmaktan mutlu değildi. Her gün 6.30’da sabah namazı için kaldırıyorlardı. Kahvaltıdan sonra okula gidiyor, akşama kadar okulda kalıyor, beşteki akşam yemeğine yetişiyordu. Akabinde yurtta topluca akşam namazı kılınıyor, bir saat zorunlu olarak yurtta verilen kitaplar okunuyor, yatsı namazı kılınıyordu. Ayrıca her pazartesi akşamı saat sekizden 10’a kadar yine zorunlu cemaat dersleri derken Enes yorgun düşüyordu. Ders çalışmaya ve dinlenmeye vakit bulamıyordu. Mutsuzdu Enes. Özgürlüğü elinden gitmiş gibi hissediyordu. Konuyu babasına açtığında babası “oranın kurallarına aksatma, namazlarını kıl, aç kitabını oku” demişti.
Ailesine daha fazla bir şey söyleyemedi. Korkuyordu. Ne yapacaklarını bilemiyorum, her şeyi yapma potansiyelini taşıyorlar diye düşünüyordu. Bu koşullar altında bunalıma girmişti Enes Kara. Kurtuluşu, kaldıkları cemaat yurdunun yedinci katından kendini atmakta buldu. Yazık olmuştu Enes Kara’ya. Ailesi, bizlere ve ülkesine yararlı bir doktor olsun diye üniversiteye gönderdiği çocuklarının paramparça bedeni ile buluştu. Türkiye çok zeki bir evladını, geleceğin doktorunu acıklı bir şekilde kaybetmişti. Haberi dinleyince ve gazetelerde okuyunca boğazım düğümlendi. İçim yandı. Ağladım.
Bu olay devletin ayıbıdır. Bunun sorumlusu üniversitelerde okuyan çocuklara yetecek miktarda yurt yapamayan yöneticilerdir. Anayasa, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacağım diye namus ve şerefi üzerine yemin edip de yeminin gereğini yapmayanlardır. Öğrencileri ve milli eğitimi tarikat ve cemaatlere teslim edenlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” demiştir.
Mevcut anayasamızın 42. Maddesi “ Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi ” başlığı adı altında şöyle demektedir, ‘Kimse eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, sürdürülebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.”
Ne yazık ki ülkemizde son yıllarda Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşıldı, anayasamızın emredici hükümleri uygulanmaz oldu. Devlet okumak isteyen tüm çocukları okutmak, onların barınacağı yurtları açmak, sosyal ve ekonomik gereksinimlerini karşılamak zorunda olduğu halde bu görevlerini ihmal etmiş, bazı alanları tarikat ve cemaatlere teslim etmiştir. Devletimiz tüm öğrencilerimize yetecek miktarda yurt yapmış olsa, milli eğitim de cemaat ve tarikatlara çalışma izni vermese Enes Kara olayı yaşanmayacaktı. Vatandaşlarımız kendilerinden toplanan dolaylı ve dolaysız vergileri, devlet bu tür hizmetleri yapsın, herkes istediği gibi eğitim ve öğretim alsın, sağlıklı bir çevrede, sağlıklı yaşasın diye ödüyor.
Enes Kara evladımız çağ dışı devlet anlayışının kurbanı oldu. İnanıyorum ki vicdanı olan herkesin yüreği yandı. Dilerim bu acı olay yöneticilerimize bir ders olur. Bundan sonra devlet anayasa ve yasalarla kendisine verilen görevleri tam olarak yerine getirir. Eğitim ve öğretim gibi çok önemli konu denetimsiz olarak tarikat ve cemaatlere bırakmaz.