Demokrasi sağlam limandır

Herkesin sevdiği bir sözcüktür demokrasi. Hatta diyebiliriz ki kimi art niyetliler hariç birçok kimse bu demokrasi...

Herkesin sevdiği bir sözcüktür demokrasi. Hatta diyebiliriz ki kimi art niyetliler hariç birçok kimse bu demokrasi sözcüğüne hayrandır.

19’uncu yüzyıl önemli düşünce adamı ve şairlerimizden Namık Kemal, ‘Hürriyet Kasidesi’ adlı şiirinde şöyle der: “Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten”

Bugünkü Türkçe ile yazarsak, “Ey hürriyetin yüzü! Ah, ne kadar büyüleyiciymişsin sen / Esaretten kurtulduk ama bu kez de aşkının esiri olduk”

Demokrasiler, özgürlüklerle birlikte güzeldir. Ve demokrasilerde, basın özgürlüğünün de çok önemli bir yeri vardır.

Daha önceki yazılarımda da yazdım ama hatırlatmakta fayda var. Ülkemizdeki basın ahlakı ne yazık ki yerlerde sürünüyor. Neden yerlerde sürünüyor? Çünkü basın dünyası haber ve yorumda yandaşlık ve taraftarlıkta sınır tanımaz hale geldi.

Özellikle TV haberlerine bakıyoruz: “Falanca şöyle şöyle dedi” dedikten hemen sonra bir uzman! Ondan da bu falancanın ne kadar doğru şeyler söylediğine ve ne kadar haklı olduğuna dair uzun uzun konuşmalar.

Peki aykırı veya farklı bir görüş? Ara ki bulasın… Ya da eh işte!

Oysa basın dünyası bir olayın farklı düşünceleri ve görüşleri ile yansıtılmasını gerektirir. Suçlama varsa, savunmayı da aynı ölçülerde vermelisin.

Bir de biri bişey mi dedi! Basında hurra üstüne çullanma ve onu linç etme yarışı başgösterdi. O birinin ne dediğini veya ne yazdığını anlayan da yok anlamak isteyen de…

Oysa empati ve eleştiriyi sindirebilmiş toplumlar, kavgasız ve gürültüsüz yaşamasını öğrenmiş toplumlardır.

Bakın Ortadoğu’ya… Kavga gürültüden kaçanlar toptan küfür ettikleri Batı’ya yöneliyorlar. Neden? Çünkü orada daha iyi yaşanabileceğine dair bir genel bir algı var. Tabii tartışılır ama doğruluk payı da yüksektir.

**

Eğitim sistemi hep tartışıla gelen bir konudur. Bununla birlikte eğitimin en önemli öznelerinden biri olan öğretmenlerin durumları ve maaşları da çok tartışılır.

Bahsettiğim, ahlaki düzeyi düşmüş bazı basın yayın organları ne yazık ki burda da gerçekleri vermek yerine ‘müjde’ ve ‘umut’ pompalamayı tercih ediyorlar.

Bakın size adını vermek istemediğim bir yayın organı ve 2016 yılının Temmuz ayında burada yayınlanmış bir haberi paylaşmak istiyorum: “Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gündeme getirilen ve yasal düzenlemesi de yapılan ‘Sözleşmeli Öğretmenlik’ ile ilgili hergün biraz daha fazla detay ortaya çıkıyor. Detaylarda maaşlardan kaç öğretmen alımı yapılacağına kadar birçok soruya yanıt verilirken öğretmenlere 5 bin TL gibi bir maaş telaffuz ediliyor.”

İşte 2018 sonu da bitiyor. Ben size söyleyeyim: Mesleğe yeni başlayan bir öğretmenle emekliliği gelmiş bir öğretmenin çıplak maaşı 3 ile 4 bin arasında değişir. Eğer o öğretmen bulur da ek derse girerse ki ek dersin saati 12 liradır; bir öğretmenin ful (60-70 saat) derse girdiğini düşünürseniz 6-7 yüz lira civarında daha ek geliri olur…

Sözleşmeli veya ücretli öğretmenlerle özel okullarda görev yapanları yazmıyorum çünkü özel bir durum yoksa onlar daha aşağıdadır.

Peki, bizi kıskanan Batı’da durum nasıldır!

Oraya hiç girmeyelim. Peki, nereye girelim?

Tartışmaya, açıklığa, hesap verilebilirliğe, eleştiriye ve hoşgörüye açık bir toplum demokratik bir toplumdur.

Demokrasinin bir ölçüsü de basın yayın organlarının durumudur.

Bir de örgütlenme ve gösteri yapabilme özgürlüğü var tabii ki!

Geçenlerde bir haber okudum gazetelerde. Bir sendika bir başka sendikayı şikayet etmiş. Şikayet konusu da çok zam istemesiymiş… Böyle zamanda bu kadar zam mı istenirmiş!

Yok canım olur mu öyle şey demeyin… Burası Türkiye!

Güçlü demokrasiler, güçlü görünenlerin de iktidardan düştüklerinde güvenebilecekleri en sağlam limanlardır.

Demokratik basına destek vermeniz umuduyla…

Bakmadan Geçme