DEMOKRASİ İSTEREMMM

Ödemişim'de dillere destan muazzam bir kavga ki sormayın, bedava açık hava sineması şeklinde canlı canlı hayırcılar...

Ödemişim’de dillere destan muazzam bir kavga ki sormayın, bedava açık hava sineması şeklinde canlı canlı; hayırcılar ile evetçiler birbirine girmiş, komedi dram iç içe… Elinize sağlık, yiyin birbirinizi. Sen gözünü morart, o saçını yolsun. Arada tekme de savur tabi, daha heyecanlı olur. Size bakıp dostlar ağlamakta, ağyar zil takıp göbek atmakta. Son dakika, flaş haber…

Yazı masama oturduğum sırada ajanslara yine tatsız haberler düştü. Başbakanımız sağ olsun işi hemen iki nara atarak kotardı. Dedi ki, “Bu mevcut sistem bize yetmiyor, derhal başkanlık sistemi gelsin…’ Bu mevcut sistem dediği şey, parlamenter sistem yani TBMM’nin egemen olduğu, halkın söz sahibi olduğu sistem yani demokrasi… Bu sistem yeterli değilmiş, başkanlık sistemi olsaymış terör belası olmazmış.

Hatırlar mısınız Züğürt Ağa filmini, ne gülmüştük ama değil mi? Züğürt Ağa Şener Şen, babası Abdo Ağa Bahri Selin idi. Ne diyordu orada Abdo Ağa? İlerlemiş yaşına evli barklı adam olmasına rağmen, “Oğul ananda iş bitmiştir, haberin ola. Ben acil bir karı isterem, karı istereemmm” diye kulağını kaşırdı.

Heheheheeee… Valla benim de bugün canım ayıptır söylemesi yanına soğan fatıp ağız tadıyla bir kuru fasulyeye ekmek bandırmak istiyor. Sevgili diyetisyenimiz Bengü İpek ekmeği yasakladı. Rüyamızda bile ekmek görür olduk.

Devletlilerin gönlünde de rüyasında da varsa yoksa Başkanlık Sistemi…

Başkanlık Sistemi gelir gelmez ne hikmetse terör bitecek, ekonomi düzelecek, her şey güllük gülistanlık olacakmış. Peki böyle bir imkanınız mevcut da neden ve niçin şimdi bu sihirli değneği sorunlara değdirmiyorsunuz?

Geçti bu kış zulmeti

Geldi bahar naz ile

Yine nebatlar açtı

Cümbüş ile saz ile…

Doğada bahar harika yaşanırken yüreklerimize toplumumuza bir türlü cemreler düşmüyor, neden ki?

Abdo Ağa gibi içimiz dışımız bir olup bir de kulaklarımızı kaşıyıp ‘Ule yeter luuu, demokrasi isterek, meclisin hükümranlığını isterek’ diye bağırmamız gerekiyor herhal…

Meclis güçlü olduğu vakit, insan hakları ve demokrasi korunduğu zaman terör örgütleri istediğini elde edemez. Dedim ya bu satırları yazarken Diyarbakır’da terör saldırısı oldu ve söylendiği üzere PKK üstlenmiş.

Bu hükümet, Oslo’dan beri MİT aracılıyla PKK ile çok defa masaya oturup görüşmeler yaptı. Dolmabahçe Görüşmeleri’ni de buna ek olarak hatırlatmak isterim.

Şehirlerde hendekleri kazıp silah bomba yerleştiren PKK’ya çözüm süreci bahane gösterilerek sessiz kalındı.

PKK’yı bu hükümet başlatmadı. Lakin inanılmaz tavizler vererek büyüttü, şımarttı. Ne zamana kadar? Selahattin Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız ’ sözüne kadar. 7 Haziran 2015 Seçimi sonrası çözüm süreci bozuldu. O günden bugüne kadar çatışma sürüyor. Anlatmak istediğimi anlıyor musunuz sevgili okurlarım?

Al gülüm ver gülüm bozuldu, megri megri türküsü boşuna çığrıldı. Yazdık çizdik ama o zaman AK Parti hükümeti kulağını kaşıyıp ‘Çözüm süreci…’ deyip duruyordu. Ne beklendi de PKK’ya bunca tavizler verildi? Bugün bunlar anlaşılıyor. Ama bedelini askerimiz, masum sivil vatandaşımız ödüyor.

Milletten özür dileyip helallik isteneceğine tek sorunun parlamenter sistem olduğu söyleniyor. Sonra Allah, kitap, peygamber, iki göz yaşı, gelsin fıstıklı mevlit şerbetleri… Şehitler ölmez vatan bölünmez… Şehitler elbet ölmez, vatan da onların hürmetine bölünmez. Ancak siz devletlüler takkeyi de şapkayı da bir çıkarıp “Yav biz neler yaptık bu vatan evlatlarına ki yaprak yaprak soldurup da düşürdük kara toprağa” diyiverin gariii…

Vallahi öyle bir kıvamdayım ki kulağımı kaşıyıp ‘Adam gibi adam devlet adamı isteremmm…’ diye bağırmak üzereyim. Siz de ben gibi dertli misiniz canlarım?

Bu fikir hamuru daha su götürür, sözlerimi derviş Yunus ile tamam eyleyeyim izninizle: ‘Şu dünyada bir nesneye yanar içim; göynür özüm yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi…’

Bakmadan Geçme