Çözüme Bakmak

Yetmişi devirmiş, seksene merdiven dayamıştı… Sonbahar sabahı İzmir'i yukarıdan gören yüksek bir tepenin yamacında, ömrünün dünyalık...

Yetmişi devirmiş, seksene merdiven dayamıştı… Sonbahar sabahı İzmir’i yukarıdan gören yüksek bir tepenin yamacında, ömrünün dünyalık adına tek sermayesi olan evinin balkonundan seyre dalmıştı… Eli, uzun yıllar kendisini taşımaktan yorulmuş ve ağrıyan dizlerine gidiverdi…

Emeklilik sonrası adet edinmişti… Öğle ve ikindi namazlarını mahalle camiinde değil de İzmir’in tarihi camilerinden olan Hisar Camiinde kılmak için giderdi… Hatta orada kendisi gibi yeni dostlar edinmiş, namaz aralarında onlarla sohbet etmeyi de çok sevmişti…

Kış gelmeden, güneşte ferini kaybetmeden, şu ayaklar bizi yatağa düşürmeden birkaç gün daha gideyim diyerek içeri girdi… Bir yastıkta beraber kocadıkları hanımına veda edip sokaklarındaki otobüs durağına doğru yöneldi… Çok geçmeden otobüs geldi… Duraktaki gençler sanki o yokmuşçasına onun önünden içeri binince arkadan da o bindi… Cebinden 65 yaş kartını şoföre gösterip en yakın koltuğa tam oturacakken yirmili yaşlardaki bir gencin tiz sesiyle irkildi…

-“Belediyenin yerinde ben olsam, elinizdeki kartları alırım. İşe gitmiyorsunuz her gün gereksiz yere kullanıyorsunuz…”

Amca bir an durakladı, yanlış mı duymuştu acaba diyerek başını çevirince gencin bakışlarındaki o kızgınlığı görünce gözleri doldu… O yaşta o kadar insanın içinde gözyaşlarını zor tuttu…

Onu dizlerinin ağrılarını unutturacak kadar üzen bu sözler değildi… Otobüste bulunan şoför dâhil 30’a yakın insandan hiç ses çıkmamasıydı… Genelde 20 dakika süren yol, acılarla dolu ömründen bile uzun gelmişti…

Cami avlusunda vakti beklerken yaşaran gözleriyle gence ve insanlara kızmıyor, aksine onlar için üzülüyor, insanlığı anlatamamışız, ihmal etmişiz diyerek hayıflanıyordu…

Sahebeden Abbad b. Şurahbil anlatıyor:

Bir zamanlar fakir düştüm… Açlıktan gözlerim kararır oldu… Mecbur kaldım ve kendimi Medine’deki bahçelerden birinde buluverdim… Başak ovup hem yedim hem de torbama aldım… Derken bahçe sahibi gelip beni yakaladı, zayıf düştüğümden zaten kaçamazdım… Beni bir güzel dövdü, torbamı elimden aldı ve beni şikâyet etmek için Hz. Peygamber’in huzuruna çıkardı…

Hz. Peygamber olayı öğrenince bahçe sahibine:

-“Cahilken öğretmedin, açken doyurmadın!” buyurdu.

Sonra bahçe sahibine torbamı bana iade etmesini söyleyerek bana bir miktar erzak verdi… (Ebû Dâvûd, Cihâd, 85)

Problemi konuşmak yerine çözüme odaklanmalı… Suçlu ile suçu birbirinden ayırıp insanın elinden tutmalı… Tıpkı Hz. Peygamberimiz ve onun ümmeti amcamız gibi…

Allah, dünyada ve ahirette eğitemediklerimizin, el uzatamadıklarımızın hesabını bizden sormasın!

Bakmadan Geçme