Çöpünü de al Musduvali!
'Dönülüp dolaşılıp aynı noktaya gelinen ve bir sonuç vermeyen, içinden çıkılmaz fikir veya olaylar silsilesi, fâsit...
“Dönülüp dolaşılıp aynı noktaya gelinen ve bir sonuç vermeyen, içinden çıkılmaz fikir veya olaylar silsilesi, fâsit dâire.” Buna ‘kısır döngü’ diyoruz.
Çeşitli sebeplerle sonsuza kadar döngüye giren ve sonlanamayan bilgisayar programı komutu parçalarına verilen ad.” Buna da bilgisayar dilinde ‘sonsuz döngü’ deniyormuş.
Bir ortamdaki besin maddelerinin kullanımı, hareketi ve geri dönüşümüne de ‘besin döngüsü’ deniyormuş.
Hani ortaokuldan mı yoksa ilk okuldan mı aklımda kalmış bilmiyorum, “Yoktan var, vardan da yok olmaz” özdeyişi vardır. İnternet üstünden yaptığım bir araştırmada sözün sahibi olarak karşımıza 1743-1794 yılları arasında yaşamış Fransız kimyacı Lavoisier çıkıyor. Kimyada buna “Maddenin Sakımı Kanunu” adı veriliyormuş.
Bir de su döngüsü var biliyorsunuz. Buna da ‘hidrolojik döngü’ adı veriliyormuş: “Suyun Dünya yüzeyinin üstünde ve altında sürekli hareketini tanımlar. Suyun okyanus ile denizlerden atmosfere, atmosferden yeryüzüne ve yeniden deniz-okyanuslara ulaşması şeklindeki genel turu, döngüyü oluşturur. Evrenin korunumu yasası gibi, yeryüzündeki su kaynaklarının artmaz veya eksilmezliğini ifade eden bir terimdir ve bir başlangıç veya sonu yoktur.”
Uzatmayalım, bu yazıdaki konumuz besin döngüsü.
Şehirlerimizde bir türlü altından kalamadığımız bir çöp sorunumuz var. Yiyip içtiklerimizin artıklarını ne yazık ki sağlıklı bir şekilde geri dönüştüremiyoruz. Hatta bunları sorunsuz topladığımızı da söyleyemeyiz.
Toplum olarak ‘atmayı’ seviyoruz.
Bazen laf atıyoruz, bazen suç atıyoruz…
Hava atıyoruz, nara atıyoruz, kurşun atıyoruz…
Palavra atıyoruz…
Bazen de çöp atıyoruz.
Lafa başlarken “atıyorum” demeyi de fiyakalı buluyoruz…
Atalım da nereye giderse gitsin!
Çöpü evde ayrıştıracağız diyoruz ama başarmak ne mümkün!
Bugün yazıyı fazla uzatmayacağım. Çünkü kendi çektiğim iki fotoğrafın da yazı içine girmesini istiyorum. Çünkü bu fotoğraflar zaten her şeyi anlatacak.
Biri, Askerlik Şubesi ile Kent Kafe arasındaki yaya kaldırımı önünde bulunan çöp kapları ki bunlar tren yolu ile Ödemiş’e gelenleri karşılıyor… Biri de Ödemiş’in yüzü sayılabilecek Saraçoğlu Caddesi’nden.
Yazının başlığına gelince. Ben yazı yazarken bilgisayarımdan TRT Türkü kanalını dinlerim. Tam yazıyı yazmaya başladım ki, radyoda “Çöz de al Musduvali” türküsü…
Yazı biterken de “Oldu mu Ayşem oldu mu / Bir kerecik öpmeynen gül benzin soldu mu?” türküsü…
Kent Konseyi olarak da konuyla ilgili bir dosya hazırlasak acaba dikkate alınır mı diye soruyorum kendi kendime… Çöp kaplarının konulacağı yerler. Çöp toplama saatleri… Amacım tabii ki üzüm yemek…
Yeri gelmişken değerli sanatçımız Özay Gönlüm’ü de anmış olalım…
“Karabaş koyunumu güde güde getirdim / Getirdim de gaba ardıcın dibine yatırdım / Ayşem sağdı ben bakırı götürdüm / Ablası güzel kendi karabaş koyunum”