Çiftçilerin gözü gibi koruduğu zeytinlikler ranta açılıyor

Çiftçilerin gözü gibi koruduğu zeytinlikler ranta açılıyor 1939 yılında çıkan ve 'Zeytini Koruma Kanunu' diye bilinen...

Çiftçilerin gözü gibi koruduğu zeytinlikler ranta açılıyor; 1939 yılında çıkan ve “Zeytini Koruma Kanunu” diye bilinen yasa bir kez daha delinmeye çalışılıyor. Torba yasaya eklenen bir madde ile “Deprem mağdurlarına kalıcı konut yapacağız” adı altında bir “oldu-bitti” ile imara açılıyor.

Türkiye halkının yüzyıllardır yemeklerinde kullandığı ve en sağlıklı yağ olduğu bütün bilim insanları tarafından kabul edilen zeytinyağının üretilmesini sağlayan zeytinlik alanlar depremin yol açtığı yıkım bahane edilerek imara açılıyor. Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, zeytinliklerin talanına giden süreci gazetemize anlattı.

Son yıllarda değeri dünya tarafından özellikle anlaşılan zeytinlikler, Türkiye’de birer birer imara açılıyor. Bunu nasıl bu kadar kolay yapabiliyorlar?

Adnan Çobanoğlu: Yasa, Büyük Maraş Depremi’nin yarattığı yıkım kullanılarak delindi. Zeytinlikler 1939’lardan beri zeytinleri koruma amacıyla çıkarılmış bir yasa tarafından korunuyordu. AKP iktidarı bunu birçok kez “kanun hükmündeki kararnameler”le ve “yönetmeliklerle” delmek istedi, kararnamelerin/yönetmeliklerin yürürlükte kaldığı süre içinde bir çok zeytinlik alanı enerji, maden yatırımlarına ve konut imarına açtılar. Ancak her seferinde mahkeme kararlarıyla bu kararnameler/yönetmelikler iptal edildi. Daha fazla zeytin ağacı katliamı yapmalarının önüne geçildi. En son girişimi de Çiftçi-Sen olarak biz mahkemeye vererek durdurmuştuk. Ancak şimdi de depremin yarattığı yıkım bahane edilerek, “kalıcı konut ihtiyacını çözme” adına torba yasaya bir madde ekleyerek “Zeytini Koruma Kanunu”nu bir başka kanunla deldiler. Hukuki prosedürler gereği TBMM’nden geçen bir kanunun yargıya taşınabilmesi ve kanunun veya maddesinin iptali ancak Meclis’te grubu olan bir partinin Anayasa Mahkemesi’ne başvurması ile oluyormuş. Fakat TBMM ‘ndeki muhalefet partilerinden bu konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdıklarına dönük bir bilgi alamadık. Zeytinlik alanların imara açılmasıyla deprem bölgesindeki insanlar siyasi iktidar eliyle yeni bir yıkımla karşılaşacak. Bu yıkımın sonuçlarını hem ekolojik açıdan, hem de ekonomik açıdan hep birlikte yaşayacağız. Evimizdeki sabah kahvaltısında zeytin bulamaz, yemeklerimizde zeytinyağı kullanamaz hale geleceğiz. Şirketlerin ürettiği ve insan sağlığına olumsuz etkileri sürekli tartışılan mısır yağına, çiçek yağına, margarinlere mahkum hale gelen bir ülke insanı olacağız. Çünkü zaten son yıllardaki insan kaynaklı iklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle rekoltesi düşen zeytinin bir de üretim alanı daraltılırsa Türkiye’deki üretimi daha da düşecek.

Bütün dünyada kıymeti anlaşılmış zeytin gibi bir değerin betondan daha kıymetli olduğunu bir türlü göremememizi sağlayan etken nedir?

A.Ç.: Depremin yıkımının mağdur ettiği insanları kullanarak “onlara kalıcı konut yapıyoruz” adı altında zeytinlik alanların ve tarım arazilerinin yok edilmek istenmesinin, sorunların büyümesinin temel kaynağı neoliberal ekonomik modeldir. Türkiye’de neoliberal politikaları tavizsiz uygulamaya çalışan da AKP’dir. Siyasi iktidar kar hesabıyla, doğayı ve doğal kaynakları metalaştırma politikalarını tavizsiz uygulayıp sermayenin önünü açılıyor. Neoliberal politikalardan vazgeçilene kadar bu devam edecek gibi görünüyor.

Peki bu neoliberal politikalar nasıl terk edilebilir veya iktidar bu politikalardan nasıl caydırılabilir?

A.Ç.: Eğer ki biz üreticiler, fabrika işçileri, yoksullar, örgütlü bir kuvvet olabilirsek, iktidarın neoliberal politikalarına karşı direniş gösterirsek bu politikalardan vazgeçilebilir. Bunun da son yıllardaki en görünür örneği Hindistan. Hindistan çiftçileri geçtiğimiz zaman içerisinde bütün alanlarda ve kanallarda yoğun direniş sergilediler, iktidarın neoliberal endüstriyel tarım politikalarını reddettiler ve başardılar.

Bu noktada “neoliberalizmi bu parti durdurur” demek çok da mümkün değil. Türkiye’de IMF ve Dünya Bankası Temsilcisi olan Kemal Derviş’in önderliğinde “15 Günde 15 Yasa” diye bilinen “Tütün Yasası, Şeker Yasası , TSKB Yasası” vb. gibi çiftçiler aleyhine olan bir çok yasa çıkartılırken sosyal demokrat bir hükümet iktidardaydı. Bugün tarımda uygulanan neoliberal politikaların en önemli köşe taşları o zaman atıldı. AKP bu politikaları tavizsiz devam ettirdi.

Kılıçdaroğlu’nun gözdelerinden!

A.Ç.: Soruna Kılıçdaroğlu özelinden bakmamak lazım. Örneğin seçim döneminde bile hemen hemen hiçbir muhalif parti, şirketlerin kontrolüne geçen bir tarım sisteminden bahsetmedi, çiftçilerin yaşamındaki olumsuzlukları nasıl değiştireceklerine, üreticilerin girdide şirketlere bağımlılıktan nasıl kurtulabileceklerine ve kendilerinin bu konuda neler yapacaklarına vb. hiç değinmediler. Uygulayacakları tarım politikaları konusunda AKP’den farklı bir şey söylemediler. Dolayısıyla zeytinleri, tarım alanlarını, yeşil alanları, doğal kaynakları neoliberal politikalardan koruyacak güç bizim kendi içimizde bulunuyor ve örgütlenmemize bağlı olarak ortaya çıkacak.

Utku Beycan

Bakmadan Geçme