ÇATI
Bir evi olmalı insanın yaşantısını sürdürebileceği. Dışarıdaki soğuktan, yağan yağmurdan kaçıp sığınabileceği sıcacık bir yuva. Çok...
Bir evi olmalı insanın yaşantısını sürdürebileceği. Dışarıdaki soğuktan, yağan yağmurdan kaçıp sığınabileceği sıcacık bir yuva. Çok büyük olması gerekmez ya da çok konforlu. Onu kucaklayan, kendini iyi hissetmesini sağlayan sıcaklığı barındırsın içinde yeterli. “Oh iyi ki varmış” diyebileceği bir sığınak işlevini görmeli yani. Dış dünyanın debdebesinden, stresinden, hummalı koşturmacasından kaçıp durulabileceği bir liman olmalı o ev insana. Sükûneti barındırmalı sokağın kaosuna inat. Samimiyeti, neşeyi içermeli dışarıdaki asık, maskeli yüzlere nazire yaparcasına…
Bir evi olmalı insanın, yiyeceği bir lokma ekmeği ve de ona katık yapacağı huzuru. Aşını, çayını paylaşabileceği bir de nefes arkadaşı. “Çayın yanına bir şey ister misin?” diye sorabilen, pencere önünde açan çiçeğin mutluluğunu paylaşabileceği bir yoldaşı. Gizleri, kendine has bir dokusu da olmalı elbet. Her ev bir dünya nihayet. O küçücük dünyalar içinde demlenmeli hayat, tadına varılmalı tüm yaşanılanların…
Ev deyip geçmemeli, içindekilerdir onu çatı olmaktan çıkarıp yuva yapan ve birlikte paylaştıkları. Acıyı, sevinci, heyecanı, umudu kotarıp gerçeklere dönüştürme yeridir de aslında orası. Biraz anlayış, tolerans, biraz sabır, elinden geleni diğerlerinin işini kolaylaştırma adına ortaya koyabilme gayretidir belki de burayı anlamlı kılan. Güne birlikte başlayıp, birlikte yol almaktır hayatın içinde. Yaşanılanları bir masanın başında uzayan yemeklerde paylaşmaktır tadınca. Yeri geldiğinde dışarıya da aralayıp kapıları dostları da alabilmeli o dünyaya. Kararında ağırlamalı sevdiklerini. İltifat, ikram, nezaket, zarafet ne varsa dozunda yer bulmalı bu ahenk içinde kendine.
Bir evi olmalı insanın iç dinginliğini yakalayabileceği, üretkenliğini arttıracak, besleyecek, destekçilerin içinde olduğu…
yağmur
kar
soğuk
ayaz
yürek erintisi
savaş
hüzün
özlem
sıcak ekmek
incinmişlik…