Camdan kalpler

Camdan bir kalbimiz var şaire göre. Diyor ki 'Zevrak-ı derunum yine kırılıp kenare düştü Şişedir bu...

Camdan bir kalbimiz var şaire göre. Diyor ki;

“Zevrak-ı derunum yine kırılıp kenare düştü

Şişedir bu dayanır mı reh-i sengsare düştü”

“Yüreğim camdan bir kalp gibi kırıldı kenara düştü. Camdır bu dayanır mı taşlık bir yere düştü.”

Cam, ne kadar kırılgan olsa da camdan daha kırılgan şeyler bilsek de en kırılgan şey insanın kalbidir şüphesiz.

Öyle büyük taşlara, kayalara, taşa, sopaya da ihtiyaç yoktur bunun için. Küçücük bir söz, onu tuzla buz ediverir. Bin bir parçaya bölüverir bir anda.

Mizacı budur. Yapılabilir pek de bir şey yoktur bu konuda aslında. Değiştirirseniz cam olmaktan çok ötelere gider yürek, kalp de kalp olmaktan.

O halde ne yapmak gerekir? Elbette bir şeylere ihtiyaç var bu konuda.

Ruhları eğitmek, davranışları güzelleştirmek. İnsanı insana yaklaştırmak. Biraz inceltmek, törpülemek kaba kısımlarını.

Bir ağaca bir marangozun nasıl şekil verdiğini düşleyin. Kaldı ki elindeki madde canlı değildir.

Bir heykeltıraşın bir mermere şekil vermesi yahut metale daha az mı emek gerektirir dersiniz? Hayır. Bunların hepsi de sabrın ve çok uzun bir süre verilen emeğin karşılığı olarak, bir eser olarak karşımıza çıkar.

Bir insana şekil vermek için kullanacağımız malzeme nedir?

İnsanı ne ehlileştirip ne güzelleştirir?

Keser ve testere ile kötü huylarımızı biçip bir kenara atamayız elbet. Öyle olsa ne kolay olurdu her şey.

İnsanın ruhuna değen her şey, ruhu eğitmede bir araçtır.

Resim.

Müzik.

Edebiyat.

Tiyatro.

Sinema.

Şiir.

Bunları çoğaltmak mümkün.

Sanatın amacı, her devirde “daha güzel bir dünyadır, daha yaşanabilir bir dünya herkes için.”

O halde yapılacak şey, çocuklarımızdaki ve gençlerimizdeki şiddet kötülük damarlarını tıkayıp sanat damarlarını serbest bırakmak.

Böylelikle zaman içinde onların davranışlarının kendiliğinden düzeldiğini, daha güzel insanlar olduğunu göreceksiniz.

Bundan çok sık söz ederim. Bir de bu yazımda tekrarlamak isterim.

Yaklaşık yüz bin civarında nüfusa sahip olan Ödemiş’te yılda gösterilen tiyatro sayısı, bir elin parmaklarını aşmıyor yazık ki.

Mina Urgan, “Bir Dinozorun Gezileri” adlı gezi yazılarının Paris bölümünü anlatırken Paris’te bir günde yüzden fazla tiyatronun oynandığını söylüyor.

Şehirleri gelişmiş kılan, insanları güzelleştiren şeyin tek bir ölçüsü var: SANAT.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme