Bu seçimde
Durun hemen heyecanlanmayın, 'Şu partiye atın veya gazoz kapağı bile olsa!' demeyeceğim… Her seçimin kendine özgü...
Durun hemen heyecanlanmayın, “Şu partiye atın veya gazoz kapağı bile olsa!” demeyeceğim…
Her seçimin kendine özgü koşulları ve gerekçeleri vardır. Öyle çok üstünde politik çözümlemeler yapmaya falan gerek yok, hayatın kendisi bir seçimdir zaten… Belki de sadece anne babamızı seçemeyiz… Elbette bu kadar değil, örneğin bebek bezimizi de seçemeyiz… Hangi ilkokula ve ortaokula gideceğimizi de…
Ancak bilinç adını verdiğimiz aklımızla hareket etmeye başladığımızda seçimlerimizi yapabiliriz.
Konuyu dağıtmayalım sonra toparlaması da zor oluyor.
2023’te yapılacak genel seçimde oy kullanırken nelere dikkat etmeli ve neden ve niçin bir partiye oy vermeliyim sorusunun bazı gerekçeleri olacak ister istemez.
Önce şöyle bir tespit yapayım: Artık partilerin ideolojik yani düşünsel temelleri genişlemeye başladı. Hatta hangi partinin hangi fikirleri savunduğunu bile bilemez hale geldik. Liderler de öyle…
Bir bakıyorsunuz 5 yıl önce söylediklerine bugün tamamen karşı olabiliyorlar. Ya da 5 yıl önce söylediklerini unutup, onları bugün söyleyenlere laf edebiliyorlar.
O zaman bunlara fikir partileri değil isim partileri demek daha doğru olacak gibime geliyor.
Çok sayıda insan, partiler arasındaki ayrımları bile bilemiyor bence. Filanca partinin fikirleri ve logosu nedir diye sorsanız çok sayıda insan üç beş ayırt edici cümle yapamaz. Ama filancanın partisi derseniz durum biraz farklılaşır.
Manken Aysun Kayacı’nın sözünü hatırlıyor musunuz? Hani “Benim oyum ile çobanın oyu bir mi?” mealinde bir cümle kurmuştu.
Öte yandan okumuş, adam olmuş, hatta profesör olmuş bir rektör de “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” demişti.
Her iki cümleyi bir araya getirirsek, siyasetin ciddi bir iş olduğunu kavramamız gerekiyor. Siyaset ‘seçme ve seçilme becerisidir’ diyebiliriz belki. Yani bir seçenler var bir de seçilenler…
Bir de eğitim almış insanlar ile eğitimsiz kalmış veya bırakılmış insanlar.
Bildiğimiz nedenlerden dolayı kimi eğitim almış insanlar siyaset ile ilgilenmiyorlar.
Eleştiriyoruz ama seçilme becerisine sahip değiliz. Seçerken kılı kırk yarıyoruz ama çok sayıda insan böyle yapmıyor! Kim seçilirse oğlunu kızına işe sokabilecek veya üç-beş kuruş yardım alabilecekse ona oy veriyor.
Bir de seçilme becerisine sahip olanların çoğu zengin insanlardan oluşuyor. Basın yayının başında bulunan bu zengin insanlar ‘seçme özgürlüğümüz var!’ diyenlerin önüne fener tutuyorlar. Ben bu fener tutma işini, at gözlüğü takılmış eşek ya da beygirlerin önüne bir tutum ot koymaya benzetirim. Zavallı at ya da eşek, bir tutam ota ulaşacağım diye yürür de yürür… Yürürken de değirmenin tokmağını çevirir. Ama undan nasiplenemez…
Şaka bir yana hayatın bir kesitinden size bir örnek vereyim: Bugün aynı okulda görev yapan öğretmenler arasında 10 bin ile 25 bin lira arasında maaş farkı var.
Bakın başka yerlerden örnek vermedim. Kendi çalışma ortamımdan, yani bildiğim yerden verdim.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Gençlerimiz, 16-20 yıl eğitim aldıktan sonra ‘fırsat bulsak da yurtdışına gidebilsek’ telaşında.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Şeffaf bir ülke hazinem olsun istiyorum.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Makam ve mevkilere atanacak insanların partilerine göre değil yeteneklerine göre seçilmelerini istiyorum. Yüksek maaşlar ve üç beş yerden alınan huzur hakları olmasın istiyorum
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
İşe girerken, eş-dost, ahbap-çavuş ilişkileri olmasın istiyorum.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Geleceği daha iyi kucaklayabilmek için bilimsel eğitim istiyorum.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Kadın-erkek, din ve ırk ayrımı yapılmasın istiyorum.
Sandık başına gittiğimde bunu düşüneceğim.
Herkesin parasız sağlık hakkı olsun istiyorum.
Başka şeyler de istiyorum. Örneğin birbirleri ile medeni ilişkiler içinde konuşan bir meclis çatısı istiyorum. Meclisin gücü artsın istiyorum. Çok şey mi istiyorum?
Diyeceğim şu: Bunlara en yakın kim varsa…
Bilmiyorum çobandan korkan Aysun Kayacı ile okumuşlardan korkan rektörümüz ne derler bu işe!..