'Bu savaşı kim çıkardı?'
Helal, tahmin edeceğiniz gibi kökeni Arapça olan bir sözcük. İslamiyet öncesinde kelimenin kullanımı hangi anlamda idi...
Helal, tahmin edeceğiniz gibi kökeni Arapça olan bir sözcük. İslamiyet öncesinde kelimenin kullanımı hangi anlamda idi bilemiyorum ama zamanla islami bir terim adı haline geldiği anlaşılıyor. Anlamı da şöyle: “Zaman içinde insanların birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helal etmeleri; O hakkı bir diğerine bağışlamaları, haktan vazgeçmiş olduklarını bildirmeleri”
Dedik ya! Helal, haramın karşıtı. İnternet üstünden kelime kökeni ve anlamı ile ilgili yaptığım araştırmadan hareketle, yazıma ‘sorularla İslamiyet’ adlı bir sitenin açıklamaları üstünden devam edeceğim: “Helalleşme olayında bir izafilik, göreceli bir özellik vardır. Helalleşmeden sonra kulun hakkı ortadan kalkmakla birlikte, helallik dilemeğe yol açan fiil helal hale gelmiş olmaz. Yani ortada bir haramı helal haline getirme durumu yoktur, yalnızca kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçmesi hadisesi vardır. “Helalleşme ile zalim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah’ın haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helal kılması mümkün değildir”
Türk Dil Kurumu da özetle şöyle açıklamış: “Hakkını birbirine bağışlamak”
O zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bir haksızlık yapılmış ve haksızlığı yapan kişi ya da kurum karşı taraftan helallik istiyor. Bir anlamda bağışlanma diliyor. “Yaptığımı kabul ediyorum, hatamı anladım; artık birbirimize kin beslemeyelim”
Bağış talebi de kabul etme de zorla değil, gönülden…
**
Hollanda hükümeti, 11 Temmuz 1995 tarihinde Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kasabasında, Sırp güçleri tarafından katledilen 8 binden fazla Müslüman erkek ve çocuğun yakınlarından resmen özür dilemiş.
BBC Türkçe kanalındaki habere göre Hollanda Savunma Bakanı Kasja Ollongren, uluslararası toplumun Srebrenitsa halkını korumayı başaramadığını belirterek, “Bunun için en derin özürlerimizi sunuyoruz” demiş.
Hollanda, sadece 13 Temmuz 1995’te Ratko Mladiç komutasındaki Bosnalı Sırp güçlerine teslim edilen Dutchbat yerleşkesinde görevli 350 Boşnak için tazminat ödemeyi de kabul etmiş.
Haberin ayrıntılarında Hollanda Yüksek Mahkemesi’nin, 350 Müslüman erkeğin Sırplara teslim edilmesi konusunda devletin kendi askerlerinin hukuka aykırı hareket ettiğine karar verdiği, bu kararın ardından hükümetin, kurban yakınları ile görüşerek bir ödeme planı hazırladığı belirtilmiş.
**
Devletler arasında da buna benzer geri dönüşlerin, özürlerin, tazminatların ve helalleşme isteklerinin yapıldığını biliyor ve okuyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki geçmişte yapılan hataların telafisi kesinlikle yoktur. Hafifletme ve en azından yanlışlığı kabul ederek, süregiden düşmanlıkları bitirme isteğinin insani bir davranış olduğunu kabul etsek bile gidenin yerine, yaşanan acıların telafisine yönelik ne yapsak boştur.
Bakıyorsunuz, ülkelerin yöneticileri birbirleri hakkında söylenmeyecek sözler sarf edebiliyorlar. Savaşlar çıkıyor, insanlar ölüyor, yüzlerce hatta binlerce çocuk anne-babasız kalabiliyor. Hangi helalleşme bunları telafi edebilir ki?
Uzağa gitmeye gerek yok. Kendi yakın çevremizde Türk-Yunan, Ermeni-Azeri, İran-Irak, Arap-Yahudi çatışmaları…
Peki, sular durulduktan sonra? Aradan 5-10 yıl geçiyor ve bakıyorsunuz ‘normalleşme adımları’ deniliyor… Tamam, normalleşme adımları da peki o zaman bu insanlar neden öldüler?
Hatta şunu sormamız gerekmiyor mu: “İyi de bu savaşı kim çıkardı?”
**
Dünya tarihini değiştiren Çanakkale Savaşı’nda, Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan Anzak ordusuyla göğüs göğüse çarpışan Mehmetçik’e büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’de komutanlık etmişti. Bu savaşta resmi rakamlara göre karşılıklı 250 biner kayıp verilmişti. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934’te şu mektubu yazmıştı: “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”