Bu ayıp bizim
Ben kendimi bildim bileli hep aynı sıralarda dirsek çürüttüm. Yüzlerce kalem, onlarca silgi bitirdim. Gençliğimi o...
Ben kendimi bildim bileli hep aynı sıralarda dirsek çürüttüm. Yüzlerce kalem, onlarca silgi bitirdim. Gençliğimi o küçücük tahta sıralarda bıraktım. Eğer bunu yaşı ilerlemiş bir birey okuyorsa ona göre yirmi sene eder ortalama atmış senelik yaşamın içinde. Benim için kocaman bir devir, hayatımın sıradışı olabilecek en güzel yılları.
Peki ne için?
İşsiz kalan milyonları izliyoruz veya okuyoruz her hafta. Yirmi senesini okulda harcamış insanlar. Her sene aynı sınava girip aynı umutla çıkıyorlar o salondan. Ya bu kez olursa? Ve atama günü geliyor. Mesleğine kavuşanlarda sevinç çığlığı, mutluluk gözyaşları. Peki ya boynunu bükerek evine geri dönenler? Kimisi ailesinin evine mahcup dönüyor. Başaramama hissi, yük oluyormuş hissi… Bu bizim başarısızlığımız. Gençliğini öldürenlerden bahsediyorum. Hepsi yeni bir akıl, yeni bir fikir, yeni bir deha. İmkan verilse belki de günümüzün en ünlü profesörlerinden, mühendislerinden ve sayamadığım bir çok meslek dalında işinde en iyisini yapacak bireyler olacaklar. Bu onların değil hepimizin kaybı.
Manavın önünden geçmemek için yolunu değiştiren babalar var. Çocuğunun canı çekmesin diye.
Yakacak bir poşet kömürü olmayınca kendini yakan anneler var. Bir ipin ucunda biten hayatlar. Bu ölüm onların değil bizim suçumuz.