Birgi, rehber kitapçıklarına girmeli
İnternet ortamı, büyük bir dünya… Ama oraya girmesini ve çıkmasını bilene! Eğer girip de çıkamıyor veya...
İnternet ortamı, büyük bir dünya… Ama oraya girmesini ve çıkmasını bilene! Eğer girip de çıkamıyor veya çıkıp da giremiyorsanız, bu bilgi çağında bazı gelişmeleri yakından takip etmiyorsunuz demektir.
Eskiden çok okuyanlara anne babaları, “Aman oğlum/kızım çok okuma gözlerin bozulur” derlerdi. Şimdilerde de sanıyorum, “Aman oğlum/kızım şu telefonda ne var da bir türlü elinden bırakamıyorsun” diye yakınıyorlar.
Eskiler demişler ya “Azı karar, çoğu zarar” diye… İşte bu da böyle bir şey.
Yararlanmasını bildikten sonra her şeyin dozunda olması iyidir.
Tek aspirin baş ağrısı keser ama çoğu…
İnternete girip arama motorlarına Birgi yazdığınızda önünüze yüzlerce sayfa, fotoğraf ve video geliyor. Hatta Birgi’de görülecek ve kalınacak yerler diye de bilgi veren yazılar var gezi sayfalarında.
Özetle Birgi’nin bu saatten sonra başka ihtiyaçları var.
Beldeler kapanıp mahalleye dönüştürüldükten sonra bir muhtarla idare eden eski zamanların başkenti, bugün belki biraz hüzünlü. Muhtar Mehmet Yapıcı, elinden gelse çok şeyler yapacak belki ama yetkileri ve olanakları sınırlı.
Geçtiğimiz günlerde Ödemiş’te son zamanlarda artış gösteren tur şirketlerinin birinde gezi rehberleri tarafından hazırlanan dergilere bakıyorum. Günübirlik geziler, hafta sonu gezileri ve daha uzun süren 3-5 günlük gezilerle ilgili tanıtımlar var. Resimler çok güzel, neler yapılır nerelere gidilir gibi soruların yanıtları var.
İzmir sayfalarında geziniyorum. Birgi yok!
Şirince var ama Birgi yok!
Soruyorum ilgili tur şirketi yetkilisine “Acaba başka rehberlerde olabilir mi!” diye. “Hayır” diyor.
Yani Birgi, İzmir’in günübirlik gezi turlarına girememiş.
Peki Birgi’nin Şirince, Safranbolu ve Kula gibi yerlerden geri kalır yanı var mı? Hayır. Hatta size şunu söyleyeyim; CNN Türk’ün gezi programı sunucularından Güven İslamoğlu ile Birgi’de karşılaşmış, ayaküstü sohbet etme olanağı bulmuştum.
İslamoğlu, Türkiye’nin hemen hemen her yerini gezdiğini fakat kendini orijinal yapısı ile koruyabilmiş en güzel kentlerden birinin Birgi olduğunu söylemişti.
Elimizde bir marka kent var ama biz onu pazarlamakta sıkıntı çekiyoruz. Ödemiş ve çevresi, özellikle İzmir ve yakın çevredeki illerden günübirlik geziler için çok uygun bir coğrafya. Zenginlikleri var fakat biz bu zenginlikleri parlatmasını bilemiyoruz. Tanıtamıyor, bir türlü gezi rehberi kitapçıklarına giremiyoruz.
İnsanlar gelmeli; fotoğraflar, selfieler çekmeli, köftemizden ve Töngül pidemizden yemeliler. Birgi’deki pansiyonlar, hafta sonu dolup taşmalı. Gölcük’e çıkıp sıcak yaz günlerinin sıkıntısını atabilmeliler.
“İnsanlar gelmeli, fotoğraflar ve selfieler çekmeli” dedik ama…
Evet ama biz, acaba onların selfie çekmelerine izin veriyor muyuz?
Tarihi ve otantik yapılarımızın önü, reklam levhaları ve pankartları ile doldurulmuş.
Önce Ödemiş’ten başlamak üzere bu tür binalarımızın öne çıkmasını engelleyen faktörlerden kurtulmamız gerekir.
Bunlardan Birgi’de çok miktarda var ve gittikçe de artıyor. Buna birilerinin müdahale etmesi gerekiyor. Bu tür işler, muhtarlıklarla yapılacak işler değil. Önleyici ve caydırıcı kararlar alınması gerekiyor.
Örneğin Ödemiş’teki belediyeye ait reklam panoları, bana göre gereğinden çok fazla büyük. Birgi’de yeni açılan mekanlar, astıkları pankartlarla çevre kirliliği yaratıyor.
Ödemiş’in bir kadın el sanatları pazarı var ki bence bu pazar, Arasta’ya taşınmalı ve isteyen esnaf pazar günleri de açabilmeli.
Daha önce yazdığım yazıda Birgi ve Gölcük’e çıkan yolların üstündeki Küçükavulcuk ve Zeytinlik köylerindeki en azından yola bakan yapıların elden geçirilmesi ve gerekirse taş işçiliği ile süslenmesi gerekir demiştim.
Eksik olan, yapılması gereken çok şey var ama…
Peki hiçbir şey yok mu! Var tabii.
İlçemizin tarihi yerleri ile ilgili belediyemizin hazırladığı tanıtıcı broşürler çok güzel.
Ödemiş’e gelen insanlar, görmek ve yemek istiyorlar.
Gösterelim ve yedirelim. Rehberleri ve tur şirketlerini Ödemiş’e davet edelim.
Ama gözün görmesini engelleyen unsurlara karşı da savaş açalım.
NOT: Bu yazı, gazetemizin 15 Mart 2018 tarihli sayısında yer almıştır.