• Haberler
  • ihale
  • Bir gün çalsa kapılar yitirdiklerimiz girse içeri

Bir gün çalsa kapılar yitirdiklerimiz girse içeri

Merhaba kıymetli okurlarım. Bu haftaki makalemde size hepimizin ebediyete göç etmiş insanlarımıza yüreğimizde olan hasret ve...

Merhaba kıymetli okurlarım. Bu haftaki makalemde size hepimizin ebediyete göç etmiş insanlarımıza yüreğimizde olan hasret ve özlem duygumuzu, aynı zamanda geçmişin ve günümüzün güzelliklerini yani bulunduğumuz zamanı iyi ve güzel yapmanın aslında elimizde olduğunu gönül dilimden ifade etmeye çalışacağım.

Bir gün çalıverse kapı; geçmişte yitirdiğimiz, özlediğimiz bir yakınımızı, büyüğümüzü görsek karşımızda ne hissederdik? Ne güzel olurdu değil mi? Sarılsak sımsıkı o yoğun duygularla ayrı kalınmış zamanın acısını çıkarırcasına. Konuşacak onca şey varken boğazımız düğümlenmiş bir şekilde uzunca bakmak yüzüne. Kimimizin annesi, kimimizin babası, kimimizin amcası, kimimizin dayısı, kardeşi… “Sen yokken neler oldu”dan mı başlarız acaba yoksa “Sen neredeydin, niçin bırakıp gittin?” diye hesap mı sorardık söze başlarken. Hayalini kurmak bile o kadar duygulandırıyor ki insanı.

Bazı zaman rüyalarımızda buluşuyoruz, bazen düşlerimizde. Belli ki çok hasret var içimizde. Anıları olan insanların hasretleri yoğun olur. Gönlümüzle aklımızın hep bir köşesinde yaşıyoruz, yaşatıyoruz onları. Yürek işidir bunu yapabilmek. Avuntu dünyasında geçmişe vefayı güdebilmek, gönül insanlarının işidir. Biz burada düşmüşken bir dünya derdine, peki ya orada onlar ne alemde ve neler yapıyorlardır acaba? Zaman zaman sorarım bu soruyu kendime.

İnsan, vefalı oldukça insan. Nasıl unutulur geçmişteki yaşanan güzel günler? Her geçen gün hep eskiyi, eskileri aradığımız bir zamanda nasıl unuturuz o güzel insanları? “Geçmişte yaşadıklarım, beni bu hale getirdi” diyen biri, hem haklı hem de haksız konumdadır çünkü yaşanan, ne kadar olumsuz şeyler de olsa geçmişimizde birçok güzel anımız da vardır. Öte yandan geçmişte yaşadıklarının onu bu hale getirdiğini söyleyen bir kişi haksızdır çünkü insanın geçmişte yaşadıkları, bugününü oluşturmakta ne kadar pay sahibi olmuşsa da bugünü sürdüren ve geleceği inşa eden şey bugün yaptıklarımızdır. Yani geçmişte yaşadığınız sorun veya sorunlar, sizi “bu hale” getirmiş olabilir ancak “bu hali” sürdürmenize neden olan şey geçmişinizden çok uzakta, bugününüzde yaptığınız hatalardır.

Birçok yazar veya psikolojik danışman, geçmişin unutulmasından yana yazılar yazarken ve yorumlar, terapiler verirken biraz aykırı gelebilir size bu yazım. Elbette geçmişteki olumsuzlukları unutmamız konusunda hemfikirim fakat gözden kaçırdığımız büyük bir ayrıntıya da değinmeden geçemeyeceğim. Evet, unutmak bazen en yararlı karar olsa da geçmişin güzelliklerini unutmadan yaşamak, şimdilerde hep özlemini duyduğumuz o günleri bu zamana güncellemek olmaz mı? Sizce de mesela birbirini hiç tanımayan insanların güler yüzle selam alıp vermeleri, yine hiç tanımadan birisinin yardımına koşmak. Azınlıkta da olsa bunu yapan insanlarımız yine var. Bu güzelliklerin sayısını arttırmak, bizim elimizde ve yüreğimizde. Yalnızca biraz tembelleşti o yanımız.

Kısacası kıymetli okurlarım, geçmiş de bizim gelecek de. Bulunduğumuz zamanı iyi etmek elimizde. Bütün iş yüreğimizde. Daha güzel bir dünyanın, daha güzel yarınların mimarı biziz. Sizi çok seviyorum. Sevgi ve saygılarımla, sağlıcakla kalın.

Bakmadan Geçme