Bayramlar
Türk Dil Kurumu'nun 'Bayram' maddesinde, 'Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler'...
Türk Dil Kurumu’nun ‘Bayram’ maddesinde, “Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler” açıklaması yer alıyor. Bayram sözcüğünde ‘neşe’ ve ‘sevinç’ anlamları da vardır.
“Zeliş”, “Yağmurlar ve Topraklar” ve “Acı Tütün” gibi romanları ile tanıdığımız Necati Cumalı’nın “Sandalda, gemide bir sevinç, bir bayram, el çırpmalar, gülüşler, yaşalar” cümlesi de örnek olarak verilmiş açıklamaya…
Rahmetli başyazarımız Mustafa Erdal, bugün ikinci sayfadaki köşesinde yazsaydı mutlaka bir bayram yazısı kaleme alır ve yazının sonunu ‘İyi bayramlarınız olsun sevgili ve saygın okuyucularım’ dileğiyle bitirirdi.
Bayramlar, genellikle çocuklukta kalır. Bunun nedeni, çocuklukta sorunlarla henüz tanışmamış, umutsuzluğumuz da henüz dalından kırılmamıştır.
İnsan hayatını üç ana bölüme ayırırsak; 20’ye kadar olan çocukluk ve gençlik yılları, 40’a kadar olan aileyi oluşturma ve örme zamanı, 60’a kadar büyüklerle ilgilenme zamanı…
60’tan sonra da, tabi o da eğer yaşamaya devam edersek, kendi emekliliğimizle yaşama ve torun sevgisi yaşama zamanıdır. İlk 20 yılda eve ekmek götürme ve memleket sorunları henüz yaşamımızda yoktur.
En önemli ve sıkıntılı dönem, 20 ile 40 arasıdır. 40’tan sonra, özellikle 50’den sonra yokuş aşağı iniş başlamıştır.
Bu yüzdendir ki o sorumsuz ve dertsiz olduğumuz ilk 20 yılı özlemle anar, o dönemde edindiğimiz arkadaşlıkları ararız. Sonrakiler ağırlıklı olarak ‘çıkar’ arkadaşlıklarıdır.
Dünya, hep mücadele içinde olmuştur. Zenginler gücü elinde tutmak, yoksullar da o gücü elde etmek istemiştir. Ne yapalım, madem geldik bu dünyaya en iyi şekilde değerlendirmek de insanı bir dilektir diyelim.
**
Oldum olası, palmiye ağaçlarına karşı alerjim vardır. Palmiye ağacını sevmediğimden mi? Tabi ki hayır! Ben sadece palmiyeyi daha çok deniz kenarlarına yakıştırırım. Akdeniz ağacıdır bana göre. Benim için bir süs ağacıdır palmiye…
Belediye Başkanımız Mahmut Badem tarafından yapılan Saraçoğlu Caddesi’nin son düzenlemesinde caddeye çınar ağacı dikilmesi konusunda ısrarcı olmuştuk rahmetli Erdal amcamızla…
Erdal amcamız da bir çınar tutkunu idi. Çünkü çınar, gölgeli ve asil bir ağaç idi… Sayın başkanımız, bir anket çalışması yaptırmış, anket sonuçlarına göre de caddenin ortasında kalan bölüme üç tür ağaç diktirmişti. Ardından başkan seçilen Bekir Keskin de ağaç türünü bire düşürerek tüm ağaçları palmiyeye dönüştürmüştü.
O dönem herkes bir şeyler söylemişti. Yok altyapıya zarar verirmiş, yok cadde kazılırsa sorun çıkarırmış, yok altından kanalizasyon boruları geçiyormuş…
Aradan yıllar geçti ve palmiye hala kendine bile yararlı olamadı… Şimdi 40 dereceyi bulan sıcaklar geliyor. Cadde kavrulacak ve herkes klimalara saldıracak. Elimizde doğal serinleme olanağı varken saldırın şimdi klimalara!
Ödemiş PTT’yi bilirsiniz. Tarihi bir görüntüsü vardır. Şahsen bu tür estetik görüntüye sahip binalar, bana huzur ve dinginlik verir.
PTT’nin önünde sevsem de sevmesem de iki palmiye ağacı vardı ki bunlar bina ile bütünleşmişti. Binaya ayrı bir hava veriyordu.
Eee diyeceksiniz… E’si belki dikkatinizi bile çekmedi bu palmiyelerden biri kurumuş ve dibine beton dökülmüş… İkincisi de kurumuş ve dalları gövde ile bağını kesmiş durumda. Büyük ihtimalle o da kesilecek ve dibine beton dökülecek…
Bizdeki taş ocağı sevdası nereden gelir anlamam.
Kimin sorumluluğunda bilmiyorum. Belki BŞB, belki ilçe belediyesi, belki DSİ, belki de muhtarlık!
Bence Ödemiş’in fidan üreticileri acilen buraya el atıp binanı önündeki simge gibi iki ağacı yenilemelidir.
Sevgili Ödemiş Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Cabbar! Mademki Ödemiş, fidan üretim merkezi. O halde bu iki simge ağacı birlik olarak sizin yenilemeniz gerekiyor!
Ödemiş, taş ocakları ile anılan bir ilçe değil, ağaç çeşitliliği ve temiz suyu ve tarım üretimi ile tanınan bir yerleşim alanı olmalı…
Herkese iyi bayramlar…
Bu yazı 24.06.2017 tarihinde yayınlanmıştır