Bana bir masal yaşat sevgilim
Edebiyat, insanın en büyük göstergelerinden biridir. Bazen öğrencilerim sorar, 'Öğretmenim, bu edebiyat bizim neyimize yarayacak?' diye....
Edebiyat, insanın en büyük göstergelerinden biridir. Bazen öğrencilerim sorar, “Öğretmenim, bu edebiyat bizim neyimize yarayacak?” diye. Öğrenciler, mutlaka başka dersler için de sarf ediyordur bu cümleyi belki ama ben de onlara en hafifinden “Bir kedi de şiirden, öyküden hoşlanmaz!” derim.
Çok eski yüzyıllarda efsaneler, masallar ve destanlar varmış. Sonra romanlar ve öyküler oyalamış insanı. 20. yüzyıl, teknoloji çağı. Tiyatro öldürememiş belki romanı ama sinema biraz sendeletmiş. TV ise tökezletmiş okumayı. Ardı ardına yayınlanan diziler, kitabı elden düşürdü ne yazık ki. Bir de cep telefonları, iyiden iyiye kitaplıklara hapsetti okumayı.
Anlatım türleri içinde herkesin beğendiği ve zevkle takip ettiği biri vardır. Ben, biraz belgesel türü inceleme, araştırma ve gazetelerdeki köşe yazılarından hoşlanırım. Romanın kurgu olmasından dolayı hep ona karşı mesafeli durmuşumdur.
Şimdiki çocuklar, bir tane roman ya da şiir kitabı okumadan elimize geliyor. Ezberden şiir okuyan öğrenci sayısı, yok denecek kadar az. Haftalık bir saatlik diksiyon dersimiz var. Dönem başında “Çocuklar, bu dersten herkese 50 vereceğim; daha yükseğini isteyen birer şiir ezberleyip sınıfta okuyacak” dedim. Her şiire 10 puan vereceğimi söyledim. Beş şiir okursa 50’nin üstüne sayın onar onar. Toplam 50 kişilik iki sınıftan bir öğrenci bile bir şiiri ezberleyip sınıfta okumadı!
Söylemek zorundayım ki okumaya ve öğrenmeye karşı her geçen gün ilgi azalması söz konusu. Hiç mi yok? Tabii ki hayır ama artık eski kitapçılar da olmadığına göre demek ki çok az…
Benim Türk ve dünya edebiyatından seçilmiş 50 kadar 20’şer sayfalık resimli masal kitaplarım vardır. Beş dakikada okunur. Bazen okulun açıldığı ilk haftalarda lise birinci sınıflarda dağıtırım. Önce alay ederler, “Hocam, bunları mı okuyacağız biz!” diye. Fakat bir ikisini okuduklarında diğerlerini de okumak isterler. Hatta artık getirmemeye başladığımda da “Hocam, kitap yok mu?” diye de sorarlar. Oysa müfredat diye bir program vardır ki biz o programdan geri kalmamak durumundayızdır.
“Masal masal maniki, kuyruğu var on iki.”
Belli yaşın üstündekiler hatırlar bu dizeleri. Ya büyüklerinden ya da radyodan dinlemişlerdir.
Halkın yüzyıllar boyu yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal diyoruz. Olağanüstü kişiler ve olaylar vardır ama orada anlatılanlar, mutlaka çevremizde yaşadıklarımızla dolaylı veya dolaysız ilgilidir.
Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk-haksızlık, adalet-zulüm, alçakgönüllülük-kibir gibi birbirine zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir. Ve sonunda mutlaka iyiler kazanır.
“Hint, Yemen, Kaf Dağı, Çin, Maçin” gibi yerlerde yaşar masallardaki kahramanlar. Cinler, periler, devler de rol alır. Masalların bir kısmı, hayvanlarla ilgilidir ki bunlara da fabl denir.
Şeyhi’nin Harname’sini mutlaka duymuşsunuzdur. Bir eşeğin başından geçenleri anlatır. Sahibi tarafından serbest bırakılan, güçsüz duruma düşmüş bir eşek vardır ve gezinirken gördüğü boynuzlu ve semiz inekler gibi olmak ve onların otlağında gezinmek ister. Sonunda da boynuz umarken kuyruk ve kulaktan olur. Her okuyan, kendisine uygun bir ana fikir çıkarabilir.
Masallar evrenseldir, milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez. Pertev Naili Boratav ve Eflatun Cem Güney, Türk edebiyatının iki önemli masal araştırmacısıdır. Anmadan geçmek de olmaz.
“Şimdi neden anlattın bunları?” diye sorabilirsiniz. Yazıyı nereye bağlayacağımı merak edebilir ya da bugünlük yazacak bir konu bulamadığımı sanıp yanlışlıkla ders anlattığımı düşünebilirsiniz.
Usta tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen, Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan bir söyleşisinde “Masallar küçükler uyusun, büyükler uyansın diyedir” demiş. Başımı kaldırıp şöyle bir düşündüm. Bilmiyorum kendisi mi söyledi veya başkasından alıntı mı yaptı ama çok derin bir söz idi bu.
Müjdat Gezen, yeni kitabı ‘Masallar’ı anlatırken büyükler için yazdığı masalları bir kitapta topladığını söylemiş. Biz masalların küçükler için yazıldığını bilirdik ama Gezen, “Masallar, asıl büyükler içindir. İnsana ders verir” demiş.
Ve eklemiş: “Artık düşünmek, yazmak, konuşmak suç olmasın.”
Geçtiğimiz ay Ödemiş’te ‘Yeni Türkü’ konseri vardı.
Ne diyorlardı?
“Bana bir masal anlat baba / İçinde bütün oyunlarım / Kurtla kuzu olsun şekerle bal / Baba bir masal anlat bana / İçinde denizle balıklar / Yağmurla kar olsun güneşle ay / Anlatırken tut elimi / Uykuya dalıp gitsem bile / Bırakıp gitme sakın beni / Bana bir masal anlat baba / İçinde tüm sevdiklerim / İçinde İstanbul olsun.”
Her sevgilinin masal gibi bir hayat yaşatması dileğiyle.