• Haberler
  • Gündem
  • Balıkçıoğlu Yurdu Yangını'nın 50. Yılında Anma Sergisi Açıldı ve Kabir Ziyareti Yapıldı

Balıkçıoğlu Yurdu Yangını'nın 50. Yılında Anma Sergisi Açıldı ve Kabir Ziyareti Yapıldı

Ödemiş'te 15 Şubat 1975'te meydana gelen Balıkçıoğlu Öğrenci Yurdu yangınının üzerinden tam 50 yıl geçti. 183 ortaokul ve lise öğrencisinin kaldığı yurtta, gece saat 01.15'te başlayan yangında 11 öğrenci hayatını kaybetmiş, 15 öğrenci ise yaralanmıştı.

Yangının çıkış sebebi belirlenemezken, faciada yaşamını yitiren öğrenciler unutulmadı.

Balıkçıoğlu Yurdu Yangını konulu fotoğraf sergisi ise 14-21 Şubat 2025 tarihlerinde Ödemiş Öğretmenevi'nde sergilendi.15 Şubat 2025 Cumartesi günü ise saat 12.00'de Sungurlu Mezarlığı'nda kabir ziyareti yapıldı

Ödemiş halkı ve dönemin tanıkları, 50 yıl sonra bile o geceyi unutmadıklarını ifade etti. o gün yaşadıklarını bir tanık şöyle dile getirdi:

“Yangının başından itibaren olayın içindeydim. Gece saat bir civarında uyudum ama bir süre sonra gürültüyle uyandım. Bir tartışma vardı, idari bir odada yatan arkadaşlar arasında. “Herhalde hâlâ tartışıyorlar,” diye düşündüm, ama uyumamı engellediler. Lambaları yakın dediler, ama lambalar bir türlü yanmadı, her şey kararmıştı. O anda yurt başkanım Nevzat Hoca da uyuyordu, el fenerini alıp onu uyandırdım.

Yangına nasıl yakalandığımızı anlatmak zor. Tam tesadüf eseri yangının içine girdik. El lambasıyla tuvalet tarafındaki çıkışa doğru yöneldik. Oraya vardığımızda, rahmetli Osman Şenocak kapıyla uğraşıyordu. Çünkü kapı kilitliydi ve camlar çiviliydi, öğrencilerin dışarı çıkmamaları için yapılmıştı. Osman, kapıyı açmayı başardı, ben de dışarı çıkarken terliğimin tekini kaybettim, o kadar karışıktı.

Bir yandan bazı öğrenciler yangından kaçarken, Osman birkaç kişiyi kurtarmayı başardı. Biz avluya indik, çift kanatlı demir kapıyı zincirinden söktük ve dışarı çıkmaya başladık. Ancak o kadar büyük bir felaketti ki, karşımıza çıkan her şey bir tehlike kaynağıydı. Ana girişe geldiğimizde, bir anda büyük bir patlama oldu. O an sanki bir sobaya gaz dökülmüş gibi her şey alev aldı, hava oksijenle birleşince her şey patladı. O an, gözlerimin önünde rahmetli Osman’ın silüetini gördüm. Yangın onu sarmıştı, sonrasında alevler her şeyi sardı ve ben hastanede gözlerimi açtım.”

Olayın içinde bulunan bir başka tanık ise şu ifadelerle yaşadıklarını anlattı:

“O gün okula geldiğimde, rahmetli müdürümüz Mehmet Özcan Bey bana, “Osman Bey, morga gideceksin, öğrencileri tabutlayıp, bayraklayıp üzerlerine isimlerini yazacaksın,” dedi. İçim bir tuhaf olmuştu, ama yapacak başka bir şey yoktu. O sırada akrabam Ali Kırbaş geldi, içeri almak istemedim, ama o da güçlü biriydi, içeri girdi. “Mehmet nerede, Hasan nerede?” diye sordu, “Onlar hastaneye gitmiş olabilir mi?” dedi. Ben de, “Hayır,” dedim. İçeri girdik, bir şekilde Hasan’ı tanıdı, kazağından fark etti. “İşte bu Hasan’ım,” dedi. Artık yapacak bir şey yoktu, onu dışarıya çıkaramadım.

Her birinin eli ayağı kıvrılmıştı, tabutlara girmiyor, adeta kasılmış kömür yığınları gibi olmuşlardı. İki öğrenciyi teşhis edemedik. Birinin kimliğini öğrenmek uzun sürdü, ancak İbrahim Ütük’ün ağabeyi geldi. O, “Kardeşimin azı dişinde gümüş kaplama var,” dedi. Ağzını açtık ve gerçekten de gümüş kaplama vardı, böylece onu İbrahim Ütük olarak tespit ettik. Diğerini ise kendiliğinden tanıdık. Kimilerinin tabutları açıktı, kimileri ise tabutlarına sığmamıştı. Ortalık acayip bir et ve yanık kokusu ile dolmuştu. Anneler, çocuklarını almak istiyordu, feryatlar ediyorlardı.
Neyse ki, ikna ettik, hep birlikte o on bir evladımızı omuzlarda taşıdık. Allah rahmet eylesin, böyle acılar bir daha kimseye yaşatmasın.”

Yangında yaşamını yitiren öğrenciler İbrahim Ütük, Ömer Çelebi, Osman Şenocak, Hasan Kaya, Remzi Yağcı, Nedim Pınar, Musa Dilek, Muzaffer Koç, Muzaffer Ulutan, Hasan Kırktaş ve Mehmet Sait Alpaslan’ ın  anısı, bugün 50 yıl sonra bile kalplerde hep taze ve güçlü bir şekilde yaşatılıyor.

Bakmadan Geçme