'Bağımsızlık' üstüne

İnternet ortamında gördüğüm bir habere, İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney'in küçük bir çocukla sohbet ettiği görüntüler...

İnternet ortamında gördüğüm bir habere, İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in küçük bir çocukla sohbet ettiği görüntüler yansımış. Görüntülerde çocuğun Hamaney’e üzerinde bir şeyler yazılı bir kağıt gösterdiği görülüyor. Kağıda bakan Hamaney de çocuğa İran’ın resmi dili olan Farsça birkaç soru soruyor. Ardından da Azerbeycan şivesi ile “Maşallah. Sen Türksün, ya Farssan?” (Türk müsün, Fars mı?) sorusunu yönelttiği görülüyor.

Bu soru üzerine araya giren anne, çocuğunun Türk olduğunu ancak Azeri dili konuşmayı bilmediğini belirtiyor. Kendisinin de Azeri kökenli biri olduğu bilinen Ayetullah da, “Okulda ve sokakta Farsça öğretiliyor. Siz de evde Türkçe öğretin, her ikisini de bilsin” yanıtını veriyor.

Dünyada, binlerce farklı dilin olduğu bilinen bir gerçektir. Dil, canlı bir varlıktır. Peki dilin canlı olmasının anlamı ne demektir?

Dil; her canlı gibi doğar, büyür ve ölür… Bu nasıl olur demeyin… Bir kelime doğar, büyür ve ölebilir. Burada ölme ‘kullanımdan düşme’ anlamındadır.

Dil, bir kültürün taşıyıcısı, bir ulusun toparlayıcısıdır. Bir dil konuşulmaması, o dili konuşan ulusların da yavaş yavaş tarih sahnesinden silinmesi anlamına gelir.

Bilindiği gibi İngilizce, bugün dünya dili haline gelmiş durumdadır. İngilizce, dünyanın bütün ülkelerinde konuşulan ‘ortak dil’ konumundadır. Böyle gittiği sürece de dünyadaki birçok küçük dil kaybolmaya yani ‘ölmeye’ devam edecektir.

Aslına bakarsanız, Türkçe de dünyanın birçok ülkesinde konuşulan büyük dillerden birisidir. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna Türkçe konuşarak ulaşabilirsiniz. Yani gittiğiniz her yerde Türkçe konuşan birini bulabilirsiniz.

Türkçe’nin kökeni, bugünkü Moğolistan sınırlarıdır. Ural-Altay Dağları ile Yenisey Irmağı’nın bulunduğu Orhun Bölgesi, Türkçe’ye ait ilk yazılı belgelerinin bulunduğu coğrafyadır. Zamanla batıya doğru göç eden Türkler, dillerini de beraberinde taşımışlardır.

Avrupa’nın hemen her ülkesinde hatırı sayılır oranda Türkçe konuşan insan vardır. Kimi Türkler, gittikleri yerlerin dillerini öğrenmekte zorluk çekerler ya da öğrenmek için çok çaba göstermezler ama o ülkenin kamu görevlileri Türklerle daha iyi diyalog kurabilmek amacı ile Türkçe kurslarına katılırlar. Bu da bizim insanımızın bir başka gerçeğidir.

Son dönemde basın yayın organlarında ‘bağımsızlık’ referandumları haberleri ile karşılaşıyoruz.

Bunlardan yakın takip ettiğimiz, Irak’taki Kürtlerin durumu ile İspanya’daki Katalanların durumudur. Bağımsızlık arzusu, ulusların kendi geleceğini kendi belirleme isteği ile birlikte başka faktörlerin de içinde bulunduğu bir sonuçtur.

Irak’ın resmi mahkemeleri biliyorsunuz Kuzey Irak’taki referandum kararını yok saymıştı. İspanya Yüksek Mahkemesi’nin de benzer yöndeki kararına karşın toplanan Katalonya Parlamentosu’nun açılışında konuşan Katalan lider Puigdemont, bağımsızlık isteğinden geri durmayacaklarını söylemiş.

Irak’taki referandum, bizim için hem sınır komşumuz olması, hem PKK bağlantısı hem de bölgede yaşayan Türkmenlerin geleceği için önemli. Verili duruma göre ABD, her durumda bölgede…

Kuzey Irak’ta olduğu gibi Katalonya’da da 1 Ekim’de düzenlenen referanduma katılan seçmenlerin yüzde 90’ı bağımsızlığa “evet” demiş. Zaten aksi de beklenemezdi.

Charles Puigdemont, “Halk referandumda bağımsızlığa ‘evet’ dedi. Halkın Katalonya’nın bağımsız bir devlet olması yönündeki bu talebinin karşılık bulmasını istiyorum. Katalonya olarak referandum sonuçlarıyla bağımsızlık ilan etme hakkını kazandık” demiş. Zaman zaman iyi, zaman zaman da kötü olduğumuz Kürt lider Barzani de benzer açıklamalar yapmıştı.

Dil konusuna dönersek… Ortadoğu’da çok kültürlü ve çok dilli bir yaşam söz konusu. Arapça, Farsça, Türkçe ve Kürtçe, yaygın konuşulan diller arasında yer alıyor. Bir zamanlar varlığını kabul etmediğimiz Kürtçe ile yayın yapan TRT’nin resmi bir kanalı var. TRT, bu kanalda tanıdığı bir dili, diğer kanallarında tanımıyor.

İletişim, insan için olmazsa olmaz bir araç.

Şimdi burada şöyle bir soru sorabiliriz:

Anadilleri korunsun mu yoksa herkes aynı dili konuşsa daha iyi mi olur?

Egemenler, kendi kültürlerini dayatırlar. Dünyanın en egemen güçlerinden olan İngilizce de dayatılan dillerden biridir.

Ben, Türkiye’deki okullarda İngilizce’nin yanında isteyenlere komşularımızın dilleri olan Arapça, Rusça, Yunanca, Farsça ve Kürtçe’nin de öğretilmesinden yanayım. Birbirimizi İngilizce üzerinden değil, kendi dillerimiz üzerinden anlamalıyız. Komşularımızın dillerini öğrenelim ama Türkçe’yi de koruyalım.

Öte yandan tüm dünyada konuşulan Türkçe’nin farklı lehçe ve şivelerinin de ortaklaştırılması taraftarıyım. Komşu ülkelerin dillerinden sözcük alışverişi doğaldır ama Türkçe’de bu alışveriş normalin çok üstündedir.

Matematikte dört işlem vardır: Toplama, çıkarma, bölme ve çarpma.

Türk Dili ve Edebiyatı dersinin de dört temeli vardır: Okuma, yazma, dinleme ve anlatma.

Ama gelin görün ki gençlerimizin çoğu, her iki dersin dört temel işlemini kavramaktan uzaktır.

Bağımsızlık; Türk, Kürt, Arap ve Fars… Kimileri için çok şey ifade eder kimileri içinse bir hiç!

Bence en değerli iletişim hoşgörü, barış ve emeğe saygıdır.

Bakmadan Geçme