Bademli, Tire Süt ve İğdeli…
Yazılarımı takip edenler bilecekler ki birlikte dayanışma içinde yapılan işler, benim için önemlidir. Bu tür iş...
Yazılarımı takip edenler bilecekler ki birlikte dayanışma içinde yapılan işler, benim için önemlidir. Bu tür iş ve girişimleri destekler, onları övücü yazılar yazarım. Hatta bilgim dahilinde kişi, firma ve kurumlara ortaklaşa iş yapmaları konusunda önerilerde bulunurum.
Bunlardan biri, ‘büyükşehir-küçükşehir’ zıtlaşmasının bitirilmesi gerektiği, biri de özellikle hayvancılık sektörü açısından üreticilerin üçer beşer bir araya gelip işletmeler ve kooperatifler kurmaları konusundadır.
Geçtiğimiz gün bir yerde ailecek yemek yiyoruz. İşletme yeni açılmış. Eskiden tek tük müşteri bulunan işletme, el değiştirip yelpazeyi genişletince ilgi görmüş. Müşteri memnuniyeti de ön plana çıkınca reklam kendiliğinden gelmiş.
Dışarıdan et ithalinin konuşulduğu son dönemde kullanılan ürünler tamamen yerli. ‘Tamamen’ derken biraz durmak lazım! Örneğin, içtiğimiz su yerli değildi. İçtiğimiz ayran da yerli değildi.
Oysa yöremizde hazır su ve ayran alanında üretim yapan kooperatifler ve özel işletmeler var.
Kahvehanelerle çay ocakları için de söyleyebiliriz bunu. Neden Ödemiş ve çevresinde üretilen ürünler varken diğerleri tercih ediliyor? Üç kuruş içinse bence tercihi yerli ürünler için yapmak gerekir.
**
İğdeli Kooperatifi’ni biliyorsunuzdur. Kiraz’ın İğdeli köyünde bir araya gelen üreticilerin kurdukları bir kooperatif. İğdeli ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Süleyman Top, kooperatifin internet sitesinde yayınladığı mesajda kooperatif nasıl olunur ve faydaları hakkında bilgiler veriyor. Birlik ve beraberliğin ön planda tutulması gerektiğini ifade eden Süleyman Top, paylaşarak büyümekten yana olduğunu anlatıyor.
“Bir olunca aşılamayacak dağ, kaldırılamayacak yük yoktur. Bir köyle aşılamayacak işler; 10 köyle, 20 köyle daha kolay aşılıyor. Kooperatifçilik, tek tek yapılamayan işlerin bir arada yapılmasının mutluluğunu verir. Kooperatifimiz ortaklarına hijyen ve birlik konusunda düzenli bilgilendirme konusunda destek verir, ürünlerinin tüketiciye doğal olarak sunulmasını sağlar. Devlete ise düzenli faturalandırma ve vergilendirme sistemiyle yardımcı olur.”
Geçtiğimiz hafta ‘Yaşama Dokunanlar Platformu’ tarafından düzenlenen ve 1400 firmanın katıldığı Tarım Oscarları Yarışması’nda İğdeli Tulum Peyniri ürünü ile birinci olmuş. İğdeli sütünden yapılan katkısız ve kooperatifin birlik gücüyle üretilen peynirlerin lezzetini yarışma ile birlikte tescillenmiş.
Aynı yarışmada Tire Süt Kooperatifi de Organik Kaymaklı Yoğurt ürünü ile alanında birinci olmuştu.
Beslenme uzmanları, gurmeler ve akademisyenlerin yer aldığı jüri, yarışmaya katılan tüm ürünleri detaylı incelerken yarışmaya katılan ürünler; kalite, doğallık, lezzet, üretim tekniği, ambalajlama vb. birçok kriterden not alıyor.
Adını andığımız kooperatifler, geçtiğimiz aylarda İzmir Büyükşehir Belediyesi ile alım sözleşmesi imzalamıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatiflere verdiği önem ve desteği biliyorsunuz. Belki diyeceksiniz ki, “Bu iş, belediyelerin işi değil.” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bu duyarlılığı, belki klasik belediyecilik faaliyetleri içinde yer almıyor ama bu konuda büyük bir duyarlılık oluşturduğu kesin. Örneğin, okul sütü konusunda.
Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticilerin desteklenmesi amacıyla Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz aylarda İğdeli ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile “kaşar, tulum ve beyaz peynir” alımı için sözleşme imzalamıştı.
Başkan Kocaoğlu, bu törende yaptığı konuşmada özetle, “Tarımı öldürmeyeceğiz, yeşerteceğiz. Bu kısır döngüde para kazanmadan tarıma devam edersek yarın toprakla, hayvanla uğraşan adam bulamayacağız” diyordu.
Geçtiğimiz yüzyıl petrol savaşları içinde geçti ama uzmanlar gelecek yüzyılların su savaşları çerçevesinde gelişeceğini söylüyorlar.
Su zengini bir ülke miyiz? Uzmanlar ‘hayır’ diyor.
Ama biz su zengini bir ülkeymişiz gibi yaşıyoruz. İşte beş yılda biriken baraj suyumuzun durumu ortada. Suçlu aramadan plansızlık yapıldığı ve har vurup harman savurduğumuz ortada.
Önceki gün Kaymakçı’da bir umumi tuvalete girdim. Sifonlar bozuk. Sular şar şar akıyor.
Ne yapmalı ne etmeli hem dayanışmayı ön plana çıkarmalı hem yerli ürün demeli hem de su kullanımına dikkat çekmeliyiz!
Okullarda diyebilirsiniz belki ama tuvalette sigara içen öğrenciler, sifonların plastik borularını eritiyor. Kim bunlara ‘o boruları eritin’ diyor bilemiyorum!
Eğitim şart!