Ayakta şiir okuma meselesi!
Geçtiğimiz hafta Kiraz'da meydana gelen tatsız bir olay, Küçükmenderes gazetesi ile bazı ulusal ölçekte yayın yapan...
Geçtiğimiz hafta Kiraz’da meydana gelen tatsız bir olay, Küçükmenderes gazetesi ile bazı ulusal ölçekte yayın yapan gazetelerde oldukça büyük yer buldu. Haber başlığı ilginç olduğu için, ulusal gazetelerde yer bulması Kiraz’ın tanıtımını iyi yönde mi etkiledi kötü yönde mi bilemiyorum ama aslında hiç de iyi bir ‘reklam’ olmadı…
Gelişmeleri kısaca özetlemek gerekirse; Yozgatlı şair Şükrü Erbaş ile bir okulun konferans salonunda söyleşi yapmak isteyen Kiraz Eğitim-Sen üyeleri, izinler için başvurmuşlar bir gün öncesinde de gerekli ‘olur’un çıktığı bilgisini almışlardı.
Ne oldu ise bundan sonra olmuş, Kirazlı eğitimcilere söyleşiden saatler önce iznin iptal edildiği bildirilmiş, sendikacı arkadaşlar da milli eğitimden izin alamayınca belediyeye başvurmuşlar ve ilçenin girişindeki belediyeye ait Koru Motel’de yemek eşliğinde şiir söyleşisi yapmak istediklerini bildirmişlerdi.
Arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre buradan da önce olur alınmış fakat daha sonra her ne hikmettense ‘yer yok’ denilmişti. Tüm izin başvuruları reddedilen arkadaşlarımız bu gelişmeler üstüne kamuya açık kafeterya gibi bir yerde bu söyleşiyi gerçekleştirmek istemişler, fakat emniyetin gereğinden fazla hassasiyeti ile bunu da yerine getirememişlerdi.
Bize aktarılan bilgilere göre, şairin kamuya açık bir yerde ‘ayakta şiir okuması’ durumunda işlem yapılacağı bildirilmişti.
Şair de Kiraz’a gelmiş söyleşi saatini bekliyordu.
Ödemiş Eğitim Sen temsilciliği olarak biz de bir otobüs ile Kiraz’a gidip, bu söyleşiye katılmak için hazırlık yapıyorduk.
Söyleşi zamanına yaklaşık 2 saat kala Kiraz’daki arkadaşlarımızdan aldığımız bir telefonla ilçede izin için tüm yolların kapandığı belirtilerek, Kiraz Eğitim-Sen temsilciliğinin uygun genişlikte salona sahip olmaması nedeniyle söyleşiyi Ödemiş Eğitim Sen lokalinde yapıp yapamayacağımız soruldu. Biz de elbette böyle bir konukseverliği göstereceğimizi söyledik. Sonuç olarak biz Kiraz’a gitmeye hazırlanırken Kiraz’ın konuğu olan şair Ödemiş’e gelecekti.
Ülke olarak çok kötü günler geçirdiğimiz bugünlerde “Canı cehenneme rahat uyuyanın. Kapısını örtenin perdesini çekenin. Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın. Duvarları ancak çarpınca görenin. Canı cehenneme başkasının yangınıyla evini ısıtıp yemeğini pişirenin” diyen bir şairi söyleşi yapmadan geri göndermek bize yakışmazdı.
Türkiye bir şairin vereceği ‘huzursuzluktan’ çok daha kötü huzursuzluklara gebe ise varsın Şükrü Erbaş da Ödemiş’e huzursuzluk versindi…
Bir şair ve okuyacağı şiirler bize ne kadar huzursuzluk verebilirdi ki!
Olsa olsa ‘acı’ verebilirdi.
Şükrü Erbaş’ın okuyacağı yürek yangını şiirler belki hepimizin yüreğini acıtacaktı…
“Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” başlıklı şiirinde şöyle diyordu şair:
“çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler / birbirlerinin evlerine ancak / ölümlerde ve düğünlerde giderler / şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar / gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır / ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar / binlerce yılın kabuğu altında / yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır”
Nazım Hikmet de “Vatan Haini” adlı şiirinin sonunda, “Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ” demişti.
Edebiyatta ironi, söylenenin tam tersinin kastedilmesidir. Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi bir ifade ile, karşıt söylem ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler. İroni eleştireldir…
Biz Şükrü Erbaş’ın verdiği rahatsızlıktan memnun olduk. Kiraz’daki söyleşiyi engelleyenlere de vesile oldukları için gıyaplarında ‘teşekkür’ ettik.
Ama Kiraz, basın tarihine ayakta şiir okumayı yasaklayan bir ilçe olarak geçti.
Rahat yataklara huzursuzluk veren şairleri konuk etmeye devam edeceğiz…
Not: Bu yazı 20 Ocak 2016’da gazetemizde yayınlanmıştır.