Ankilozan spondilit nedir ve fizik tedavinin önemi – 2
Günümüzde bu hastaların çoğunluğu sağlıklı bireylere yakın bir ömre sahiptir. Hastalığın şiddetli başlaması, eklem dışı etkilenimlerin...
Günümüzde bu hastaların çoğunluğu sağlıklı bireylere yakın bir ömre sahiptir. Hastalığın şiddetli başlaması, eklem dışı etkilenimlerin olması, tedaviye başlandığı dönemde hastanın hangi evrede olduğu, tedavinin uygunluğu ve hastanın tedaviye katılımı hastalığın gidişatının tahmin edilebilmesine yardımcıdır. Ankilozan Spondilitte ilaç tedavisinin yanı sıra fizik tedavi de devamlı ve düzenli olmalıdır. Bu iki tedavi birbirini destekler. Tedavi hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik değildir. İlaç tedavisinin etkinliği üzerine yapılan araştırmalar ilk on yıl ilaçların daha etkili olduğunu göstermektedir. Erken tanı ve erken dönemde başlanan tedavi ilaçların etkinliği konusunda önemlidir. Fizik tedavi oluşacak hareket kısıtlılıklarını gelişmesini engellemek ve geciktirmek, ağrı ve sertlikleri iyileştirmek içindir. Ankilozan spondilitte fizik tedavi de tanı konulduktan hemen sonra başlanmalıdır.
Ankilozan spondilitli hastalar günlük hayatlarında ağır fiziksel aktivitelerden uzak durmalıdır. Kemiklerde osteoporoz (kemik erimesi) gelişir. Bu sebeple ani ve sert hareketlerden kaçınılmalıdır. Herhangi bir travma çökme kırıklarına sebebiyet verebilir. Alevlenme denilen akut dönemde egzersiz yapılmamalıdır. Akut dönemde dinlenme önerilir.
Ankilozan spondilitte postürün (duruşun) korunması önemlidir. Oluşabilecek problemlere yönelik koruyucu tedavi tanının konulduğu ilk günden itibaren başlanmalıdır. Omurganın hareketliliği üç boyutlu olarak değerlendirilir. Omurga hareketliliğini korumak için aktif ve pasif germe egzersizleri yapılır. Germeler kas esnekliğini ve hareket kabiliyetini arttırır. Germe egzersizlerine ihtiyaca göre mobilizasyonlar eklenebilir. Mobilizasyon teknikleri ağrı ve sertliği gidermede etkilidir. Eklem hareket açıklığını korumaya yönelik hareketler yapılır.
Bel, sırt ve karın bölgesinde ki kaslara yönelik kuvvetlendirme egzersizleri de tedavinin bir parçasıdır. Etkilenen bölgedeki kas dokusu sürekli bir stres altında olduğu için zaman ilerledikçe spazm sebebiyle gücünü de kaybeder. Bu egzersizlere hastanın ihtiyacına göre kalça ve omuz bölgesi de dâhil edilebilir.
Göğüs kafesinin hareketliliğinin değerlendirmek amacıyla göğüs çevresi derin nefes alma ve nefes verme arasındaki fark ölçülerek belirlenir. Bu hastalarda göğüs kafesinin hareketi 2.5 cm in altındadır. Omurgadaki kısıtlılık göğüs kafesinin esneme yeteneğinin azalmasında da etkilidir. Bu durum ileriki dönemlerde nefes alıp vermede zorlanmalara sebebiyet verir. Solunum egzersizleri ile göğüs kafesi hareketliliği arttırılarak, hastaların yaşam kalitesini arttırılır.
Boyun bölgesindeki omurganın tutulumunda çene ile göğüsün mesafesine ve başın vücuda konumunun ölçümü yapılarak değerlendirilir. Boyun bölgesine yönelik egzersizler önemlidir. Hastanın hayat kalitesini düşüren en önemli bölgelerden biridir. Boyun bölgesinin hareket yeteneğinin korunamaması demek görüş alanın kısıtlanması demektir. Hasta sağa, sola veya arkaya bakmak istediğinde tüm gövde ile birlikte dönmek zorunda kalır. Yıllar içerisinde gelişebilecek problemler de tahmin edilerek kişiye özel bir fizik tedavi programı hazırlanır. Terapist gözleminde ve terapistin verdiği ev egzersiz programları ile daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat mümkündür. Sağlıklı günler dilerim.