Yitirilen canlar için ortak açıklama
Atatürkçü Düşünce Derneği Ödemiş Şubesi, Cumhuriyet Halk Partisi Ödemiş İlçe Başkanlığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ödemiş...
Atatürkçü Düşünce Derneği Ödemiş Şubesi, Cumhuriyet Halk Partisi Ödemiş İlçe Başkanlığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ödemiş Şubesi, Eğitim İş Ödemiş Temsilciliği, Eğitim Sen Ödemiş Temsilciliği, İYİ Parti Ödemiş İlçe Başkanlığı ve Ödemiş Sanat Etkinlikleri Merkezi, Uğur Mumcu ve demokrasi şehitlerini anma basın açıklaması gerçekleştirdiler.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: '12 Eylül 1980 tarihinde ordunun yönetime el koyması ile birlikte siyasi partilerin kapatılması, liderlerin tutuklanmasının ardından yayınevlerine, üniversitelere uzanan baskıcı yönetim, yeni bir dönemi başlattı. 1982 yılında yapılan halk oylamasıyla yeni anayasa kabul edildi, yeni kurallar ve kişilerle şekillenen bu döneme komşu ülkelerde yaşanan sorunlar da eklenince ne kadar zor bir süreç olduğunu daha kolay anlayabiliriz.
15 Ağustos 1984 yılında ilk silahlı eylemini gerçekleştiren PKK, özellikle Eruh ve Şemdinli'de
saldırılar gerçekleştirmeye başladı. 1987 yılında Şırnak-Uludere'nin Ortabağ köyünde sekiz kişiyi, Mardin-Midyat'ta bir düğün evini basarak yedisi çocuk 10 kişiyi kurşuna dizerek kanlı saldırılarına başladı.Bir yıl sonra ise Irak ordusunun saldırısından kaçan yaklaşık yüz bin peşmerge, ülkemize sığındı. Ülke gündeminin oldukça yoğun ve karışık olduğu bu dönemde Atatürkçü düşünceyi, hukuku,
bilimi önemseyen aydınlar tarafından Atatürkçü Düşünce Derneği kuruldu (19 Mayıs 1989). Ülkede
seçim süreci ve sonraki artçı sarsıntılarla uğraşılırken Türk Hukuk Kurumu ve Atatürkçü Düşünce
Derneği Başkanı Profesör Doktor Muammer Aksoy, silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
'Cumhuriyet kazanımlarını savunuyorlardı'
141-142. Madde, laiklik, tam bağımsızlık, milli petrol davası, Vietnam halkıyla dayanışma, kıyılan, sürülen, dövülen hatta öldürülen öğretmenlerin hakları, güvenlik soruşturmaları, anayasa deyince akla gelen en güvenilir isimlerden biri olan hukukçu, bilgi, inanç ve cesaret timsali Aksoy'un hunharca
öldürülmesinin şoku henüz atlatılamamışken gazeteci ve yazar Çetin Emeç ile yazar Turan Dursun, uğradıkları silahlı saldırılar sonucu öldürüldü. Milletvekili Doçent Doktor Bahriye Üçok da evine
gönderilen bir bombayla 1990 yılında öldürülen aydınların arasında yerini aldı. Bu isimlerin hepsi
de kendi alanlarında önemli çalışmalara imza atmış, Cumhuriyet kazanımlarını savunan önemli
isimlerdi.
Bu arada Irak'ın işgalini televizyon kanallarından dizi izler gibi izleyen dünya, yaşanan acıları
görmezden geliyordu. PKK, eylemlerine devam ediyordu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ise
Almatı'da toplanan 11 ulus liderinin aldığı kararla dağılıyor, yerine Bağımsız Devletler Topluluğu
kuruluyordu. Ülkemiz içeride ve dışarıda yaşanan zorlu bir süreçten geçiyor, ölümlere her an
yenileri eklenebiliyordu.
'Pek çok sorun çözülebilirdi'
İşte bu süreçte yazdığı köşe yazıları ve kitaplarıyla emperyalistlerin, teröristlerin,tarikatların
hedefinde olduğu için devamlı ölüm tehditleri alan hukukçu, gazeteci, yazar Uğur Mumcu, aracına
yerleştirilen bomba patlatılarak öldürülüyor. Ankara ayazında binlerce kişinin gözyaşlarıyla veda
ettiği Mumcu, toplumsal belleğimizde yer eden önemli araştırmalara imza atmış Sakıncalı
Piyade'mizdi. Cesur, araştırmacı yazarın ölümünün araştırılmasını isteyen bir milyon kişi meclise
önerge verdi. 'İmzaların sonucu alındı mı?' derseniz açıklamalar, tutuklamalar, süpürülen kanıtlar, halkın kaygılarını arttırmaktan öteye gidemedi. Atatürkçü, laik, Cumhuriyetçi, demokrat bir Türkiye
savunucu olan yazarın 25 kitabı vardı. Ölümünden sonra toplanan yazılarıyla birlikte toplam 40
kitabı yayınlanmıştır. Böyle değerli araştırmaları olan yazar korunabilseydi ve yazdıkları okunup
araştırılsaydı pek çok sorun çözülebilirdi.
1993 yılı, ülkemiz için acılarla ve önemli kayıplarla yaşanmaya devam etti. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in bindiği uçağın motorları etkileyen buzlanma sonucu düştüğü ve infilak ettiği söylense de üç subay ve bir astsubayın da öldüğü bu kaza, toplumda endişeyle karşılandı. 2 Temmuz'da ise Sivas'ta yapılan Pir Sultan Abdal Şenliği'ne katılan yazar, şair ve sanatçıların kaldığı Madımak Oteli, kalabalık bir grup tarafından ablukaya alınarak ateşe verildi. Kıyıma dönüşen bu irtica hareketi sonucunda 33 ozan, şair, yazar ve iki otel çalışanı can yaşamını yitirdi. Diğer cinayetlerde olduğu gibi suçlular ve azmettiricileri bulunamadı. Ya kaçtılar ya da tam olarak sorgulanamadılar.
Delillerin süpürüldüğü, evrakların kaybolduğu, zanlıların kayrıldığı veya sehven serbest bırakıldığı pek çok olay yaşandı. Muammer Aksoy cinayetinden başlanarak bütün dosyalar yeniden incelense pek çok eksik ve farklı bilgi olduğu gözlemlenebilir. Bu davalarda caydırıcı cezalar verilebilseydi, tam olarak ve zamanında aydınlatılabilseydi daha sonra işlenecek diğer suikastlar önlenebilirdi. Çağdaş, adil, bilimsel temellere dayalı ve hakça bölüşümü önemseyen bir yönetim şekli, halkımızın daha huzurlu ve mutlu yaşamasını sağlayabilirdi. Gaffar Okkan'ı, Ahmet Taner Kışlalı'yı, Necip Hablemitoğlu'nu yaşatabilirdik.
'Uğur Mumcu'nun dediği yerdeyiz hala'
Bu ülkenin yakın tarihiyle önce yüzleşmesi gerekiyor. Daha sonra da suçluların aldığı cezalarla birlikte alınan caydırıcı önlemlerle toplumun huzurunun korunmasının önemsendiği, anayasamıza, insani değerlere, çağdaş normlara, bilimsel, eşit, adil bir yaşamın içselleştirildiği bir yönetim şeklinin uygulamalarını görmek hepimizin hakkı. Dün bazı evlerin kapılarını işaretleyenler, bugün elini kolunu sallayarak başkentimizin sokaklarında ülkemize, kurucu değerlerimize, Atatürk ilkelerine, Cumhuriyetimize, laikliğe skandal ifadelerle bildiri dağıtabiliyor. Henüz basılmayan kitaplarından dolayı bazı yazarlar hapse atılabiliyorken, Atatürk'e, milletimize, Cumhuriyet kazanımlarımıza hakaret edenlerin, komşularını ölüm listesine alacağını söyleyenlerin elini kolunu sallayarak dolaştığı bir ülke istemiyoruz. Bugün hala gazeteciler, yazarlar takip ediliyor, kurşunlanıyor, tehdit ediliyorsa ve hala suçlular bulunamıyor, bulunanlar ise cezalandırılmıyor hatta ödüllendiriliyorsa burada bir sorun var demektir. Üniversite yönetimiyle ilgili gayet demokratik olarak görüşlerini belirten gençleri sabah sabah evinden alıyorsanız, burada hala bir sorun var demektir.
Uğur Mumcu'nun, 'Ortadoğu; emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleriyle çeşitli istihbarat
örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık, dipsiz kuyuda cinayetler
birbirini izler. Halk deyişiyle Ortadoğu'da kimin eli kimin cebindedir bilinmez. Kim kimi neden
öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı da yoktur. Olaylar, yıllar sonra
aydınlanır. O da bir kısmı!' dediği yerdeyiz hala.
'Bundan sonra hiçbir acı yaşanmasın'
Daha güzel, daha adil, eşit, bilime, sanata, spora değer veren bir ülkede huzurlu ve mutlu yaşamak
hepimizin hakkı. İşte bu yüzden ve sadece insan olduğumuz için haklarımızın, haklarımızı
savunanların korunmasını istiyoruz. Bu vesileyle katledilen diğer aydınlarımız ile birlikte Uğur
Mumcu'yu anıyor, ölümünün üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen acımızın aynı yoğunlukta
olduğunun bilinmesini ve bundan sonra asla hiçbir acının yaşanmamasını istiyoruz.'
Ece Köseoğlu