Yehova'nın Şahitleri’yle sohbet-i canan
Salı akşamı, günün yorgunluğunu Yehova'nın kucağında demlendirdim dersem “Seni gidi, Yehova da kim?” der misiniz? Efendim,...
Salı akşamı, günün yorgunluğunu Yehova'nın kucağında demlendirdim dersem 'Seni gidi, Yehova da kim?' der misiniz? Efendim, Yehova diye anlatmaya çalıştığım şahsiyet, bizim Allah dediğimiz varlığın adı. 'Bir yaşıma daha girdim' demiyorsunuz değil mi sevgili okurum? Nereden geliyor bu isim? Tevrat'taki YHVH İbranice sessiz harflerinin Yahve olarak isimlendirildiği gibi zaman içinde Yahve, Yehova olarak kabul görüyor. Detayı seven okurlarımız, Kitab-ı Mukaddes'in Tevrat Bölümü Mısır'dan Çıkış 3,15'i okuyabilirler. Bu ismi Ölü Deniz Parşömenleri olarak dinler tarihinde yerini alan eski yazıtlardan da biliyoruz.
Yehova'nın Şahitleri, 1940 yılından bu yana ülkemizde bulunup faaliyetlerini kendi inançlarının misyoneri olarak sergiliyorlar. 'Hıristiyanlar gibi mi?' derseniz, 'Benzerlikleri var' diyebilirim. Yehova'nın Şahitleri, Hıristiyan aleminin içinden geliyor ama onlardan farklı temel inançları var. Her şeyden önce Teslis -üçlü birlik- imanı ile kiliseler birliğinden kopuyorlar. Nedir Teslis? Baba-Oğul- Kutsal Ruh yani üç ayrı tanrının tek bir kişide toplanması ilkesi. Bu ilke gereği ister istemez İsa Mesih, Tanrı oluyor. Baba Tanrı'nın vücut bulup yeryüzüne İsa kılığında gelip insanlığın günahları için çarmıhta öldürülüşü inancı, Hıristiyan aleminin M.S. 325 yılında kabul edilen İman Amentüsü'nde yer alıyor.
Yehova Şahitleri, Kitab-ı Mukaddes Tetkikçileri adıyla 1875 yılında Charles T.Russell tarafından Hıristiyanlardan ayrı bir grup olarak oluşturulmuştur. Daha sonra isimleri, 'Tanrı şahidi, dostu' olarak Yehova'nın Şahidi adını aldı. Onlara göre İsa Mesih, Tanrı değildir. Teslis, üç tanrı inancını hiçbir şekilde benimsemeyen Russell, kısa süre içinde etrafında on binlerce kişiyi toplamıştır. Tanrı'nın ismine de çok önem verilmesi gerektiğini belirterek İncil'i Tevrat ve Zebur ile birlikte değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında Yeni Dünya Çevirisi başlığı altında yepyeni bir İncil doğmuştur. Kapı kapı dolaşıp bu kitabı ve çeşitli dergiyi, broşürü meccanen ücretsiz dağıtan, saatlerce kutsal metini açıklayan bu kişiler, kendini kurdukları teşkilat çalışmalarıyla Yehova Tanrı'ya vakfetmişlerdir. Kendi içlerinde birbirlerine 'Hemşire' ve 'Birader' diye hitap ediyorlar. Dışarıdan hiç kimseyi şahit olmadıktan sonra içlerinde barındırmayan teşkilatın merkezi, Amerika – New York'tadır. Beytel denilen Tanrı evinden dünyadaki ülkelerdeki faaliyetler, an be an takip edilir.
Türkiye'de ilk izlerini 1940'lı yıllarda görüyoruz. Bulut Aluç Hanım'ın Ankara'nın İsmet Paşa Mahallesi'nde Alevi inancında yaşarken İncil kitabı ile evlerini ziyarete gelen hanım ile hayatının inancının değişeceğini nereden bilecekti?
Bulut Hanım, 86 yaşında vefat edinceye kadar Yehova'ya hizmet etmiş. Onun değişimini ve o günlerde çocuk olan bugün en küçüğü 67, en büyüğü 81 yaşında olan kızları ile sohbet-i canan eylemenin hazzı içindeyim. Nurcan Aluç, Hikmet Baysel, Leman Caymaz hanımlar, bir zamanlar Alevi inancından bambaşka bir inanca 'Evet' diyebilmenin huzurunu gözleri parlayarak anlatıyorlar.
'İsa Mesih ile kurtulduk, arındık' derken öylesine samimi ve içten konuşuyorlar ki etkilenmemek için duygusuz olmak gerek. İnançları gereği Devlet Güvenlik Mahkemelerindeki yargılanmalarını, banklarda sabahlamalarını, hapis yatmalarını, inançları gereği kan almadıkları için ölümden döndüklerini göz yaşlarını tutamayarak anlatmaları karşısında ince belli bardaktan demli çaylarımızı yudumlayarak kendimize geliyoruz.
Sadece İslam dünyasında acı yok, her inancın kendine has derdi var. Rusya ve Ukrayna'dan da son yıllarda Yehova hizmetinde bulunmak için ülkemizde oturma izni alan pek çok kişi ile tanıştım. Onlar da oradaki işkenceden, savaştan öylesine bitap düşmüşler ki… Bir tas sıcak çorbaya birlikte kaşık sallarken kültürler, inançlar ve lisanlar eşitleniyor. Sevgiden, birbirimize dost olmaktan başka ne kalıyor yarınlar için?
İngilizce, Rusça ve Türkçe olarak ibadet yaptıkları İzmir-Üçkuyular'daki salonlarındaki dualarına da katılmış, onlarla birlikte 'Amin' demiş biri olarak söylersem evinizin anahtarını, çantanızdaki cüzdanınızı kaç kişiye teslim edebilirsiniz? Emin olunuz ki bu bahsettiğim kişilere şahsen ben, anahtarımı da cüzdanımı da gözü kapalı emanet ederim. Ne yazık ki aynı kültürü, inancı paylaştığım Müslüman ile davalık oluyoruz, doğru değil mi?
'Eeee ne yapalım şimdi yazar hanım, bize dinimizi kötülüyorsun' diyorsan kötülükler dinlerde, inançlarda değil ki, şeytanlıklar içimizde. Doğrusunu söylemek gerekirse benim de pek masum olduğum söylenemez. Belki de sırf bu yüzden güvenilir, emin birini gördüğümde hayranlığımı gizleyemiyorum.
Kendileri ile 2014 yılından bu yana görüşüyorum. Evimde bana hediye ettikleri Yeni Dünya Çevirisi ile tekrardan yorumlanan İncil ve pek çok dergi mevcut.
Hıristiyan din adamı arkadaşlarımın da hediye ettikleri İncil'i okuyorum ama Yeni Dünya Çevirisi olan İncil ve Kitab-ı Mukaddes yorumları daha farklı…
Nurcan Aluç, ülkemizde seyyar masaj yapan biri olarak sırf Yehova emretti diye vergi vermek için dönemin vergi müdürünü ısrarları ile fıtık etmiş bir ilginç kadın. Müdür Bey'in 'Bak hanımefendi! Seyyar bir masaj yapan, dükkanı olmayan, üstelik bakmakla yükümlü evladı olan kadınsın. Sana vergi düşmez' demesine aldırış etmeyen vergisini kazancı üzerinden kuruşuna kadar ödeyen Nurcan Hanım'a hayran olmamak mümkün mü?
2017 yılında yine gazetemizde Hayalhanem adını vermiş olduğum bu köşemde bir yazı kaleme almıştım. Yehova'nın Şahitleri ve Farkında Olunmayan Tehlike başlıklı yazımda daha fazla milliyetçi ve Müslüman kimliğim ön plandaymış. Kendilerinin sıcacık dostlukları karşısında her ne kadar etkilensem de ülkem insanı için halen tedirginliklerim var.
'Din, Tanrı için yapılan samimi eylemlerdir' diyor.
Hal böyle olunca insanlık ve inanç dersimi alarak yola revan oluyorum. Yol boyunca düşünmeden edemiyorum, 'Pehhh, ben de Müslüman mıyım?' diye.