Yarınların dünyası

Bu dünya bizim. İçinde biz yaşıyoruz ama yalnız değiliz. Her ne kadar 'Bu dünya bizim' dediysek...

Bu dünya bizim. İçinde biz yaşıyoruz ama yalnız değiliz. Her ne kadar 'Bu dünya bizim' dediysek de şahsımıza ait değil, türümüze ait değil. Bizden başka binlerce canlıya da ev sahipliği yapıyor. Ama en üstün olanı, biz insanlarız. Zira biz, akıl denilen nimete sahibiz. Yani düşünme ve geleceğe dair bir şeyler planlama, tasarlama yetisine sahip olan tek tür biziz. Ve maalesef bu özelliğimize rağmen bulunduğumuz dünyaya en fazla zararı veren de biziz. Hiçbir mahlukat, bulunduğu ortamı biz insanlar kadar tahrip etmiyor. Kendi bindiğimiz dalı hızla kesiyoruz farkında olmadan ya da maalesef biraz da farkında olarak… Her gün yeni bir yangın haberiyle yanıyor yüreğimiz, yok olan güzelliklerin ardından bakakalıyoruz. Kimileri, günü birlik çıkarları için gözünü kırpmadan yok edebiliyor bir ağacı, ormanı hatta bir hayvan türünü. Kirletebiliyor içtiği suyu, doğayı, havayı. Göz göre göre yarınlarını kendi eli ile yok edebiliyor. Hoyratça, bitmeyecekmiş gibi var olan kaynakları tüketiyor, bozuyor, kullanılamaz hale getiriyor. Kirlilik, israf, neme lazımcılık, 'Bana bir şey olmuyor, ben yoksam gerisi ne olursa olsun' zihniyeti, her gün daraltıyor dünyamızdaki yaşanılabilir alanları ve kaynakları.

Hayatın her alanında ve her kullanımında bu tarz şeyleri yaşıyor ve gözlemliyoruz maalesef. Hatırlıyorsunuzdur, daha önceleri kampanyalar yapılırdı ve evlerde kullanılmış, bitirilmemiş ilaçlar toplanırdı. Böylece bu ilaçların ya yeniden kullanımının sağlanması ya da daha da önemlisi doğru bir şekilde imha edilmesi sağlanırdı. Yani doğaya karışmadan, bilinçli bir şekilde yok edilirdi bunlar. Şimdi zamanı dolan, kullanılmayan ilaçlar çöplerle birlikte doğaya, toprağa, suya karışıyor. Evlerde kullanılan piller, yağ atıkları hakeza…

Bu noktada hepimize birçok görev düşüyor. Ama öncelikle acaba belediyeler, belediyemiz, çevre bilincini geliştirmek adına projeler geliştirip çalışmalar yapamaz mı? Güzel uygulamalarımız var mesela; cam atıkları için konulmuş depolama alanları var. Bunun gibi evsel atıkların daha evde iken ayrıştırılmasını sağlamak adına çalışmalar yapılabilir. Atık çeşidine göre çöp torbalarının kullanımının sağlanması, kağıt atıkları için ayrı çöp konteynırlarının konulması, pil toplanma birimlerinin oluşturulması hatta kullanılmayan ilaçların toplanarak ilgili birimlere ulaştırılmasının tek bir elden sağlanması gerçekleştirilebilir. Çok ütopik düşünmüyorum herhalde. Bunlar, yapılabilir ve uygulaması zor olmayan küçük ama sonucu büyük çözümler olabilir. Bunların yanı sıra düzenlenecek etkinliklerle özellikle genç kuşağın bilinçlendirilmesi için çalışmalar geçekleştirilebilir. Yarışmalar, farkındalık uygulamaları, çevre gönüllülüğü vs. ile her yerel birim kendi bulunduğu yerde üzerine düşeni yapsa zaten durum kendiliğinden düzelmeyecek midir? Görece usulü ile örnek olunarak diğer yerel birimler ya da insanlar da harekete geçirilebilir kanaatindeyim. Belediyemiz ilgililerinin de bu konularda gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyorum.

Bu dünya bizim, bu dünya çocuklarımızın, yarına yaşanılabilir bir dünya bırakmak da bizim görevimiz. Ödünç aldığımızı daha fazla yıpratmadan sahiplerine vermemiz lazım. 'Benim yaptığımdan ne olur?' demeyelim, üzerimize düşeni yapalım. Örnekleri var; 'Türkiye'nin farklı yerlerinde milyonlarca ağaç diken ve 'Yeşil Dede' lakabıyla anılan, üstün hizmet madalyası sahibi emekli orman yüksek mühendisi Muhterem Okut gibi. 92 yaşında olmasına rağmen çalışmalarını devam ettiriyor' gazete haberine göre. Yani 'Ben tek başıma ne yapabilirim?' demeden herkes elinden geleni yapsa, küçük büyük demeden çözüm amaçlı adımlar atılsa ve bu süreçte yerel yönetimler ile de işbirliği sağlansa eminim ki güzel sonuçlar elde edip hiç değilse kötüye doğru gidişatı durdurabiliriz. Hep birlikte güzel, temiz, sağlıklı bir çevrede, güzel yarınlar geçirmek ümidiyle…

Bakmadan Geçme