Yarınlar
İyi bir eser, iyi bir evlat gibidir. Belki evlattan da üstün. Nasıl ki iyi bir evlat,...
İyi bir eser, iyi bir evlat gibidir. Belki evlattan da üstün. Nasıl ki iyi bir evlat, anne baba ya da onu yetiştirenlerin hayır dua ve sevgiyle yad edilmesini sağlıyorsa bir eser de yıllar, yüzyıllar boyu sahibinin varlığını, sevgiyle devam ettirmesini sağlar.
Sanatçı; eserini okuyan, dinleyen, izleyen insanların nefeslerindedir.
Yunus'un dizelerini okumak, onun dizelerde nefes alışına tanıklıktan başka nedir ki?
Bir türkü, söyleyeni çoktan yitip gitmiş, adı unutulmuş da olsa sahibini anımsatmaya kafi değil midir?
Dün, uzağımızdır aslında.
Çok uzağımız.
Bir saniye öncesi, bir dakika yahut bir saat, gün. Günler, haftalar ve yıllar sonrasından ne kadar da uzaktır bize. Dünü uzak kılan şey, ulaşılmasının mümkün olmayışındır.
Geçmişe karışan her hata, her eksik bu yüzden büyük acı verir insana. Zamanı geriye çevirip sil baştan yaşanması mümkün değildir çünkü.
Bugün söylediğimiz bir güzel söz, başını sevgiyle okşadığımız bir çocuk, bahçeye ektiğimiz bir tohum, diktiğimiz bir fidan, çizdiğimiz bir resim, bir beste, bir şiir, bir roman dünümüzü güzelleştirecek bizi yarınlarda var olmasak da nefes aldırmaya devam edecektir.
Şiirini çok sevdiğiniz bir şair, romanını sevdiğiniz yazar, dilinizden şarkısını düşürmediğiniz bir bestekar ölebilir mi?
'Bana bir türkü öğretsen
Ayın aydınlığında söylesem
Gecenin karanlığında söylesem
Yağmur yağınca söylesem
Toprak uyanınca söylesem
Bana bir türkü öğretsen'
dizelerini yazan bir Arif Damar yahut
'Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerde olduğumu bileceğim
Sisler utanacak eğilecek
Ağzının ucundan öpeceğim
Saçına kalbimi takacağım
Avucunda bir şiir büyüyecek
Nerde olduğumu bileceğim 'diyen Attila İlhan…
Umberto Eco da gitti aramızdan. Seksenli yılların sonunda Gülün Adı romanı ile tanımıştım onu. Okuduğum en güzel romanlardan biriydi. 14. yüzyıl Avrupa'sında kilise ve iktidar mücadelesini anlatıyordu. Kitaplarda okuduğumuzdan farklı bir bakış açısı ve detaylarıyla büyülü bir eser.
Dünü yakınlaştıran; sevgiyle, dostlukla ve hoşgörüyle yaşadıklarımız. Unutulmamalı. Yoksa dün, çok çok çok uzak…
Sevgi, dostluk ve umutla.