Yağcılar’da inecek var!
Bir yazı için bazen gün boyunca düşündüğüm olur. Çeşitli cümleler kurar, “Bunu yazmalıyım” derim. Genelde yazılarımı...
Bir yazı için bazen gün boyunca düşündüğüm olur. Çeşitli cümleler kurar, 'Bunu yazmalıyım' derim.
Genelde yazılarımı akşamları yazarım ve o gün boyunca kurduğum cümlelerin çoğu, suya yazılmış yazılar gibi uçup giderler.
Yağcılar, benim doğduğum köydür. Beydağ'dan Ovakent yol ayrımına doğru ilerlerken Halıköy'den sonra gelir. Sonra Tosunlar… İlerlerken Çaylı ovası ile Kaymakçı ovası sağ tarafınızda kalır. Arkalarında heybetli Bozdağlar.
Yağcılar, babamın ilk öğretmenlik yaptığı köy. Kutlu ailesinin evinde kalmışız. Bilirsiniz, o yılların öğretmenlerinin adları hala o köylerde yaşıyordur. Şahan hoca da Yağcılar'da unutulmayan isimler arasında kalmış. Hala görüştüğümüz eski-yeni tanıdık ve arkadaşlarımız var.
Bizim evde Yağcılar'ın adı çok geçmiştir ama nedense şöyle uzun boylu gidip köyde yaşayan insanlarla muhabbet edememiştim.
Uzun süre Ödemiş'te görev yapan öğretmen abimiz Baki Kutlu'nun perşembe günü korona virüsünden dolayı hayatını kaybettiğini öğrenince, 'Demek ki uzun boylu gidiş bugün olacakmış' dedim.
Eğitim Sen Ödemiş Temsilcisi arkadaşım Tayfun Bengi ile cuma günü öğlen vaktine doğru köy vardık. Köy meydanı sakindi. 70'lerden bu yana demokrasi mücadelesi içinde bulunmuş, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Cahit Kutlu abimizin oğlu muhtar Yılmaz Kutlu meydanda idi. O da cenazeyi bekliyordu.
Üç beş cümlelik sohbetin ardından meydandaki yaşı yetmişlerde gezen bir amcaya yaklaşıp selam verdikten sonra öylesine 'Beni tanıdın mı amca?' dedim. Şöyle bir baktı, 'Hayır' dedi. 'Ben bu köyde doğmuşum, babam burada öğretmenlik yapmış' dedim. 'Sen, Şahan Hoca'nın oğlu Selim olmalısın o zaman' dedi. O arada yanımızdaki gençlerden biri annesini aradı. Bana dönüp 'Annem sizi çok iyi hatırlıyor' dedi.
Duyduklarım ve tanıdığım köylülere göre bir değerlendirme yapacak olursak Yağcılar, bölgedeki aydın insanların bulunduğu bir köydür. Bunu çeşitli tarihlerde yapılan seçim sonuçlarına bakarak da söyleyebiliriz. Muhtar Yılmaz ile konuşurken köyde incir, kestane ve zeytin üretiminin yanı sıra hayvancılık için olmazsa olmazlardan mısır ve yem bitkisi üretildiğini öğrendi. 'Nüfus kaç oldu?' dedim. 'Hocam, gittikçe azalıyoruz. Gençler Beydağ, Ödemiş veya İzmir'e gitmenin yollarını arıyorlar. Çok sayıda terk edilmiş ev var' dediler.
Cenaze henüz gelmemişti. Tayfun ile şöyle küçük bir gezi yaptık. Gerçekten de kimi evler kaderine terk edilmişti. Okul kapanmıştı. Ben Yağcılar'dan bahsediyorum ama sanki diğer köylerimiz buradan farksız!
Sonra mezarlığa hareket ettik. Üç beş kişi de orada bekliyordu. Bunlardan biri de evlerinde kaldığımız Osman Kutlu amca idi. 'Senin baban, benim dama ve av arkadaşım idi.' Eskilerden söz ettik biraz.
Sonra cenaze geldi. Kovid nedeniyle az sayıda görevli ve köylü vardı.
Uzun yıllardan bu yana akciğer kanseri ile mücadele eden Baki abimiz, yaştan emekli edilmeyi beklerken hayattan emekli olmuştu.
Yanılmıyorsam babamın da öğrencisi olmuştu. Türkiye'de 70'lerin sonlarına doğru hızlanan demokrasi mücadelesinde eğitim gördüğü Ankara'da aktif mücadelenin içinde olmuştu. Kendisine dikkat etmesi gerekiyordu ama…
Salgın günleri de olsa eşi ve biri kız biri erkek iki çocuğuna manevi destek vermek adına birkaç kez kısa süreliğine uğradığım doğduğum köye gitmek hüzün verdi bana.
Yağcılar, doğduğum köy… Kaymakçı, çocukluk ve gençliğimi geçirdiğim kasaba. İstanbul, Kırıkkale ve Zonguldak'ın ardından son 25 yılım da ilçemiz Ödemiş'te geçti. Şimdi yeniden Kaymakçı'dayım. Sanıyorum öğretmenlik jübilem de burada olacak… Belki bundan sonra biraz bağ bahçe ve esnaflık olur…
Yaşam yavaş yol alıyor gibi ama değil. Geri dönüp baktığınızda film şeridi gibi kareler geçiyor gözlerinizin önünden.
Yağcılar'da inecek var…