Üniversitelerimizde yurt sorunu

Üniversitelerimizde yüz yüze eğitimin yeniden başlamasıyla birlikte öğrencilerimizin barınma sorunları da başladı. Üniversiteyi kazanan birçok öğrenci,...

Üniversitelerimizde yüz yüze eğitimin yeniden başlamasıyla birlikte öğrencilerimizin barınma sorunları da başladı. Üniversiteyi kazanan birçok öğrenci, devlet yurtlarında yer bulamadı. Muhalefet, iktidarı yeterli yurt yapmamakla, öğrencileri tarikatların ve cemaatlerin yurtlarına yöneltmekle suçluyor.

Peki, işin aslı ne? Devletimizin bir yurt politikası var mı? Geçtiğimiz yıllarda bu kadar öne çıkmayan yurt sorunu, bu sene niye öne çıktı? Öğrenciler, neden soğuk ve yağmurlu sonbahar gecelerini parklarda geçirmek zorunda kalıyorlar?

Konuyu biraz araştırdım. Eskiden beri Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı olarak hizmet veren yurtlarımızın sayısı, tüm öğrencileri barındıracak yeterlilikte değilmiş. Devlet yurtları, üniversiteleri kazanan öğrencilerin ancak % 8-9'unu barındırabiliyormuş. Devletin bu alanda gençlerimizi düşünen doğru bir politikası yok ne yazık ki. Yurtlar için yeterli yatırım yapılmamış.

Devlet, bu yetersizliğinin farkında… Sorunu çözmek için konut ve iş yeri olarak yapılmış bazı binaları kiralayıp yurt olarak işletmekte… Ancak bu yöntem, hem sorunu çözmemekte hem de Sayıştay'ın 2019 raporunda belirttiği birçok sorunu içinde barındırmakta… Sayıştay raporuna göre;

– Konut ve iş yeri olarak tasarlanmış bu binaların yurt olarak kullanılması, deprem anında can ve mal güvenliği açısından tehlikeli.

– Konut tipi binalarda yangına yönelik yağmurlama sistemi, otomatik yangın algılama sistemi, durum aydınlatma sistemi, yangına dayanıklı kapı imalatı ve mutfak davlumbazlarında söndürme sisteminin bir kısmı ya da tamamı bulunmamakta.

– Asansörler, konut tipi olarak imal edildiğinden planlanandan daha yoğun kullanılmaları sürekli arıza vermelerine neden olmakta. Bu arızalar kullanımdan kaynaklandığı için bakım ve onarım giderleri, bakanlık tarafından karşılanmakta.

– Alt yapı tesisatları, yoğun kullanıma uygun değil. Su deposu, sıhhi tesisat, jeneratör sistemi ve ısıtma sistemleri, kapasitelerinin üzerinde çalıştığından yetersiz kalmakta veya arıza yapmakta. Mal sahipleri, taahhüt ettikleri halde kapasite ve güç iyileştirmelerini yapmamakta.

– Engelli odası, lavabosu ve tuvaleti, yeterli sayıda değil ya da hiç bulunmamakta.

– Binalarda mutfak ve yemekhane bölümleri olmadığından binanın depo veya bodrum bölümleri, bu maksatla kullanılmakta. Bu alanlar gerekli fiziki koşulları sağlamadığından Ramazan ayı gibi yoğun dönemlerde açık alanlara çadır kurulmakta.

Özetle kiralama yöntemi, öğrencilerimizin yurt sorununu çözmekten çok uzak…

Bu durumda devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrencilere iki seçenek kalıyor: Ya özel yurtlara gidip aile birikimleri ile oralarda kalacaklar ya da en düşük ücretle tarikat ve cemaatlerin yurtlarında.

Eskiden velilerin durumları, bugüne göre daha iyi idi. Yurtlara giremeyenler, özel yurtlarda veya kiraladıkları evlerde çocuklarının barınma ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı ancak son yıllarda artan kira ve yurt ücretleri, velilerin içine düştükleri ekonomik güçlükler nedeniyle bu yapılamaz hale geldi. Ayrıca 15 Temmuz gibi acı bir deney yaşayan vatandaşlarımız, çocuklarını gerici vakıf ve cemaat yurtlarına vermekten de çekinmeye başladılar.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Eğitim Uzmanı İlker Akçasoy'un raporuna göre; 'her yıl üniversitelere stant kurarak öğrencileri kendi yurtlarına çekmeye çalışan dinci kuruluşlar, kayıtlara başlamak için gerekli hazırlıkları tamamlamış durumda. Bu kuruluşlar, İstanbul'da özel yurtların sekizde biri gibi bir fiyata öğrenci barınması sağlayabiliyor. Aylık 500 liralık fiyattan iki kişilik odaları öğrencilere sunan tarikatlar, ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin mecburen uğrak noktası oluyor.'

Bu arada sokakta kalan öğrencilerimize kucak açan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş gibi belediye başkanlarımıza teşekkürlerimi sunarken arkadaşları ile birlikte parklarda oturma eylemi yaparak anayasal ve yasal haklarını kullanan öğrencilerimizi yaka paça gözaltına alan kanunsuz tutumu da kınıyorum.

Devlet, doğru olan yolu bulmalı ve uygulamalıdır. Eğitim; ülke kalkınması için ihmal edilecek, ötelenecek bir iş değildir. Üniversite sınavını kazanmış gençlerimiz, bu ülkenin geleceğidir. Devlet, onlara her türlü yardımı yapmalıdır. Bu durum, anayasamızın hükümetlere yüklediği bir görevdir. Gençlerimiz, ekonomik güçleri olmadığı için terör örgütlerinin veya kötü niyetli kuruluş ve kişilerin kucağına itilmemelidir. Hükümetler, Anayasamızda belirtilen 'sosyal devlet' tanımına uygun davranmak zorundadırlar.

Bakmadan Geçme