Tutarlı olmak ve bir itiraf…

İnsanın düşünceleri ile yaptıklarının aynı çizgide olmasına başka bir ifade ile görüşlerinizle uygulamalarınızın çelişmemesine tutarlılık adını...

İnsanın düşünceleri ile yaptıklarının aynı çizgide olmasına başka bir ifade ile görüşlerinizle uygulamalarınızın çelişmemesine tutarlılık adını veriyoruz. Bu konuda binlerce örnek verebilir, olumlu ve olumsuz örneklerle konuyu açıklayabiliriz. Hatta meşhur bir imam/hoca fıkrası vardır bilirsiniz:

Karadeniz'de bir hoca, camide vaaz veriyormuş. Hoca cemaate, 'Kızlarımıza sahip çıkalım, çok açık giyiniyorlar, boya sürünüyorlar, zincir takıyorlar, kısa giyiniyorlar' türünden cümleler kuruyormuş.

Derken cemaatten biri seslenmiş:

– İyi de hocam senin kız da senin bu söylediklerini yapıyor!

Hoca cevabı vermekti gecikmez:

– Şimdi Allah var, bizim kıza yakışıyor!

Hoca ile Karadenizli birleşince böyle fıkralar ortaya çıkıyor biliyorsunuz. Her ikisinden de özür dileyerek biz öğretmenlerin de zaman zaman tutarlılık çizgisini aştığımızı düşünüyorum.

Örneğin, çocuklara sigaranın zararlarından bahseder ama kendimiz içmekten geri durmayız. Bunu doktorlar da yaparlar.

Geçtiğimiz gün derse beş dakika geç girmek durumunda kaldım. Benden beş dakika sonra da iki öğrenci girdi ve ben onları yoklama kağıdına yok yazdım.

Arkadaşlarından benim beş dakika geç girdiğimi öğrenen iki öğrenci, 'Ama öğretmenim, siz de geç girmişsiniz!' demez mi?

Oysa ben idaredeki ufak bir işim dolayısıyla beş dakika geç kalmak zorunda kalmıştım. Onların böyle bir gerekçeleri bulunmadıkları gibi bana karşı suç bastırma gayreti içine girmişlerdi.

Ayrıca benim geç girmemi öğrenciler değil, idare sorgulayabilirdi.

Burada öğrencinin hak arama bilincinin oluşmasını destekleyebiliriz ama bu suç bastırma şeklinde değil de bir konuyu öğrenememe kaygısından yapılırsa ve biz de buna ikna olursak daha bir mutlu oluruz.

Demokrasi nutukları çekip evde hep kendi dediklerini uygulatıyorsa…

Beş vakit namaz kılıp 'Yaratılanı severim yaratandan dolayı' cümlesini kuran biri, yoldaki kediye tekme atıyorsa bu, hem inançta bir samimiyetsizlik hem de tutarsızlıktır.

Kemer takmayan veya yasaklı yerde U dönüşü yapan bir şoföre ceza yazan trafik polisi de aynı hataları kendi yapmamalıdır.

Neden bunları anlattım!

Geçtiğimiz gün hastanede küçük bir kan verme işim vardı ve bir gün önceden işlemlerimi yaptırdım. Ertesi gün sabahın ilk saatlerinde de kan vermek için hemen hastaneye gittim.

Hemen belirteyim, bizim ilk dersimiz de 08.20'de başlıyor. Evim hem hastaneye hem de okuluma yakın. Dersimden geri kalmayayım diye izin de almadım ki hemen bitirir dersime yetişirim diye düşündüm. Çünkü topu topu iki dakikalık işti. İki dakika için bir iki derse girmemek olmazdı.

Fakat baktım ki benden önce sıraya girenler olmuş ve benim derse yetişmem mümkün görünmüyor. Bir hemşirenin yeni geldiğini görünce hemen daldım ve özür dileyerek durumu bir iki anlattım. 'Tabi hocam' dedi ve daha formasını bile giymeden işleme başladı. Dedim ya, toplamda iki dakikalık bir işti…

Bu arada içeriye bir hasta girdi ve sağına soluna bakındı. Ben anladım ki içeriye giren o kişi, sırada bekleyen hastalardan biri idi. Sima olarak da dışarıdan tanıdığım biri idi. O da beni tanıyordu ve belki de yazılarımı da okuyordu…

İşim biter bitmez aceleyle kolumu sıvazlarken o biraz önceki hasta yanıma gelip, 'Hocam, sizin sıranız kaçtı!' diye sordu.

Kaynar sular üstümden dökülmüş gibi oldu. Bir an ne diyeceğimi ve o kısa zamanda durumu nasıl anlatacağımı şaşırdım.

– Özür dilerim ama derse yetişmem gerekiyordu!

– Ama keşke izin isteseydiniz!

Ne dersem diyeyim, sırasını bırakıp bana sıramı soran diğer hasta haklı idi.

Bunun bir mazereti yok. Ama benim de aç karnına kan vermem gerekiyor ve ders çıkışı mümkün değil. Sabah kimse olmaz sandım ama yanılmışım.

Tutarlı olmak, her insanın uyması gereken davranış biçimi olmalı. Ama kimi özel durumlar için de biraz esnek olabilmeli ve bunun yöntemini bulmalıyız.

Sağlık ve eğitimde hasta ile velinin duyarlılığı arttı. Bu duyarlılık, bazen sinirlerin üst sınırını zorluyor.

Belki o hasta gitti, o hemşireyi şikayet etti. Bilemiyorum…

Keşke burada olduğu gibi bütün işlerimizde haklarımızı almasını ve mücadele etmesini bilsek.

Eğer yazımı okudu ise sima olarak tanıdığım, o iki dakikalık hakkını yediğim kişi ve kişilerden peşinen özür dilerim. Yüz yüze karşılaştığımızda da bu özrümü ona ifade edeceğim.

Söylemem gerekir ki ben, yazının yazıldığı zamana kadar yaptığım bu tutarsız davranışı düşündüm ve huzursuz oldum. Çünkü biz öğrencilerimize 'hayatta hep 'tutarlı olmak' gerekir' dersi veriyoruz.

Bakmadan Geçme